GURUR DAĞLARI GÜÇ AŞILIR

E. TURGUT TEKİN

 

 

Bugün dünyanın her yerinde politika yaşanıyor. Bazı ülkelerde bu çok rahat aşılırken; bizde bir gurur dağı haline getiriliyor. Onur ve gurur haline getiriliyor. Olay haddinden fazla olarak hem abartılıyor ve hem de insanlar bu konuda rencide ediliyorlar. Demokratik hayatta saltanat yoktur. Koltuklar babadan oğla intikal etmezler. Aynı partiden olmalarına rağmen seçildikleri ve görevlerini tamamladıkları halde oturdukları o koltuktan bir türlü inmek istemezler. Aday kendi arkadaşları ve işi ondan daha iyi gögüsleyecek uzmanlar bile olsa bencillik ve çıkar uğruna buna izin vermez. Bugün bu durumu Ankara ve İstanbul Belediye Başkanlarında açık açık görmekteyiz. Onlara göre bu kentleri onlardan daha iyi yönetecek dünyada hiçbir aday yoktur. Oysa onlar bu konuda aldanıyorlar. Onlardan daha iyi adaylar hem kendi partileri içinde ve hem de muhalefet partileri içinde vardır. Ama onlar, bunu bir gurur dağına dönüştürdükleri için aşamıyorlar. Oysa, onların artık, “Biz ama iyi, ama kötü bu görevi buraya kadar yaptık. BUNDAN SONRA KOLTUĞUMUZU BİZDEN SONRAKİ ARKADAŞLARIMIZA BİRAKALIM, BİRAZDA ONLAR YAPSINLAR!” diyemiyorlar. Neden? Çünkü onlarda bu bir tutku ve bir onur ve gurur dağına dönüşmüştür. Gurur dağını aşmak, içindeki benlik egosunu bastırmak çok zordur. Ondaki ulvi ve yüce varlık bu gurur dağı altında kalıp ezilmiştir. Onlar o dağların altından zor kalkarlar. Kalkmaya güçleri yetmez. Ancak başkalarının destek ve yardımı ile kurtulurlar ki oda seçmenlerdir. Oylarını vermezlerse, o zaman bu dağı sırtlarından ve omuzlarından kaldırıp atarlar. Yoksa ölene kadar o egoizmi bir türlü kendi arzu ve istekleri ile atamazlar.

İnsan neden böyledir? Bu bencillik duygusu yenilemez mi? Çıkarlar manevi duygulardan daha mı önde geliyor? Bu dalda eğitim almış bilim adamları birçok şeyler söylüyorlar. Elbette biz bu yazımızda bunun bilimsel nedenlerini ortaya koyup tartışacak değiliz. İnsan oğlunda bu bencil duygular var olduğu için bazı makamlara kesin sure kısıtlaması getirilmiş. Örneğin Cumhurbaşkanı ancak bir dönem  için görev yapar, denmiş. Seçimlerde beş yıl sonunda yenilenir denilmiş. Yasa yapıcılar, bu egoist duyguları kırmak için bu sureleri ortaya koymuşlar. Koymasalardı ne olurdu? Yanıt açık ve basit. Demokrasi olmazdı. Diyeceksiniz ki sure kısıtlamaları, demokrasiye engel değil mi? Kişinin haklarını kısıtlamıyor mu? Kısmen de olsa doğru bir varsayım. Ama bunun terside var. Hep siz o hakkı kullanırsanız benim hakkım ne olacak? İşe bu açıdan bakınca kısıtlama ve sınırlama gerek. AK Parti Hükümeti, bu gerçeği bildiği için kendi adaylarına bu kuralı uygulamak istedi. ÜSTÜSTE BELEDİYE BAŞKANI SEÇİLMİŞ VE YIPRANMIŞ BAŞKANLARIN YERİNE, YIPRANMAMIŞ YENİ BAŞKAN ADAYLARRINI GÜNDEME GETİRDİ. AMA NE YAZIK Kİ BUNU KENDİSİ BİLE UYGULAYAMADI. BAŞTA ANKARA VE İSTANBUL OLMAK ÜZERE YIPRANMIŞ OLAN BU İKİ ADAYI OTURDUKLARI TAHTLARINDAN İNDİRMEYE GÜÇLERİ YETMEDİ DE. Peki şimdi ne olacak? Bu iki kentin eski başkanları yine seçmen önüne çıkacaklar. Onlara yeni yetkiyi yine seçmenler verecek. Ya seçilip yine bu görevi istedikleri gibi yapacaklar, ya da seçilemeyip tıpış tıpış gidecekler. İşte demokrasinin diğer rejimlere olan üstün yanı budur. Partisinin bile indirmeye gücü yetmeyen adayları veya başkanları halk bir oyla indirmektedir. Ne yazık ki biz bu hakkımızı her yerde ve her zaman bilinçli olarak kullanamıyoruz. Seksen dokuz yıl olmasına rağmen egemenlik haklarımızı kullanırken bir başkalarının etkisi veya yönlendirmesi doğrultusunda oylarımızı kullanıyoruz. Partizanca hareket ederek, seçilecek adayların karyerlerini ve projelerini, kişiliklerini esas almıyoruz.

Oysa, yerel seçimlerde esas, partiden çok adaya oy verilir. İktidar, kendi koltuğunu ve oyunu artırmak için kendi adayını empoze eder. Ama seçmen buna inanmamalıdır. Oyunu özgürce kendilerine daha iyi hizmet edecek, kişilik ve karyer sahibi adaya verir. Zaten yereli, genelden ayıran en önemli özellikte budur.

Seçmen karşısına iktidar adayları, “YERELİ GENELLE BİRLEŞTİRECEĞİZ VEYA YERELİ GENELLE BÜTÜNLEŞTİRECEĞİZ!”sloganları ile  gelecekler. Ve sizlerden, “OYUNU BİZE VERİRSENİZ İKTİDARIN GÜCÜNÜ SİZİN İÇİN KULLANACAĞIZ!” diyecekler. Doğrudur. Şimdiye kadar birçok iktidar bu oyunu oynadı. Yandaşı belediyelere hazine kapılarını açarken, kendi partilerinden olmayan belediyelerin yüzüne bütün kapıları kapadıkları gibi kendi yağları ile kavrulmaya çalışan belediyelere de engel oldular. Peki adalet ve demokrasi bunun neresinde? Hani egemenliğe saygı? Nerede kaldı halkın iradesine uyma!..

Değerli okuyucularım, benim kadar sizlerde bu konularda dönen oyunları biliyorsunuz. Asla bu ayak oyunlarına gelmeyin. Size tanınmış olan oyunuzu özgürce ve vicdanınızın verdiği duygu içinde bilerek ve objektif olarak kullanın. Hangi partiden olursa olsun, ancak size hizmet edecek olan adaylara oy verin. Yani  gerçek demokrasiyi sizler yaratın ve ortaya koyun. Eğer karşınıza çıkan aday size gülümsiyor, bir şeyler vaat ediyorsa, bu gülümsemeyi partizanca duygularla söndürmeyin. GERÇEKÇİ OLUN, DİN, IRK, MEZHEP GİBİ DUYGULARI VE BUNLARI SİYASİ AMAÇLARI UĞRUNDA KULLANMAYA ÇALIŞANLARI İTİBARA ALMAYIN. Unutmayın ki herkesin kutsal duygu ve varlıkları herkes için önemlidir. Hepimiz birbirimizin inanç ve duygularına saygılı olduğumuz sürece bunlardan bizlere asla zarar gelmez. Çünkü sonuçta hepimiz ayını Allah’a inanıyor ve Adem ile Hava’dan olduğumuzu biliyoruz.  Yani Allahımız bir, anne ve babamız birdir. Allah’ın kulları, Adem’in evlatlarıyız. Asla böyle duyguları seçimlere alet etmeyin. Doğrudan ve haktan yana olunuz. Ne kadar çok doğruyu yakalarsak, o kadar çok amaca ulaşır ve hatalardan arınırız. Yazımıza başlık olarakta verdiğimiz gibi asla, “GURUR DAĞI OLMAYIN. ÇÜNKÜ GURUR DAĞLARININ ÜZERİNDEN AŞACAK YOL YOKTUR. GURUR DAĞLARI İSE GÜÇ AŞILIR!..