HAYALİMDEKİ PROJEM

KERİM KIYIK

 

Bir eğitimci ve bir baba olarak çocukları her zaman bir başka duyguyla sevdim. Sevmeye devam ediyorum,   edeceğim de… Onlar dünyaya gözlerini açtıklarında,  hiç kirlenmemiş, hiç örselenmemiş  çok nazik beyaz bir kumaşa benziyorlar. Bu beyaz, nazik ve nadide kumaşın  ileride ne hale  geleceği, öncelikle ana-babaların,  eğitim kurumlarının ve  içinde bulunduğu  toplumun elinde.  Mutlu ve  mesleğinde çok başarılı olurlarsa da bizim eserimiz; mutsuz, mesleksiz, suçlu olurlarsa da bizim eserimiz olacaklar.

Çocuklarımızın öncelikle sevilmeye, sayılmaya  ihtiyaçları var. Sonra iyi beslenecekler. Ana- babalarından, içinde yaşadığı toplumdan örnek davranışlar görecekler. Tabii ki, oynayacaklar. Oynamaları için de, gelişim  basamaklarına, psikolojilerine uygun oyuncakları olacak.

Çocuklar için, oyun ve oyuncağın önemi konusunda, Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Yavuzer  bakın neler söylüyor;

- Oyun ve onu destekleyen oyuncaklar;  çocukların, düşünme ve keşfetmeyi öğrenmesi, fiziksel becerilerinin gelişmesi, güven kazanması, iletişime ve sosyalleşmeye başlaması açısından son derece yararlıdır.  Gelişim basamakları boyunca  çocuğun hareketlerine düzen getiren, zihinsel, bedensel ve psiko-sosyal gelişimlerine yardımcı olan, hayal güçlerini ve yaratıcı yeteneklerini geliştiren tüm oyun malzemeleri oyuncak olarak tanımlanabilir. Oyuncaklar, çocuğun, doğal yeteneklerini kolaylaştıran, böylelikle de, büyük bir eğitimsel işlevi yerine getiren oyun malzemeleridirler.  Oyuncaklar, çocuklarda seçme ve değerlendirme  duygusunu da geliştirirler. Böylelikle, çocuğun kendi kendine karar verebilmesini ve  belirli alanlarda beceri kazanmasını sağlarlar. Eğitimsel değeri büyük olan, oyun malzemelerinden biri de sudur. Dokunma duyusunun gelişimini sağlayan önemli bir oyun aracı olan su, aynı zamanda çocuğa, büyük bir haz verir. Deneyim ve keşif olanaklarını  sağlayan su sayesinde, utangaç çocuk uyarılır, saldırgan çocuk sakinleşir. Su ayrıca, çocuğun dikkatini bir konu üzerine uzun süre  toplamasına da yardımcı olur. Oyuncaklar, çocuğa  doğumu ile altı yaşı arasında eğlence yaşatması yanında, onun öğrenme potansiyelini de geliştirirler.  Sonuç  olarak; çocuğun temel becerilerinin   gelişiminde  son derece  etkilidirler.  Oyuncaklar çocuğa doğru şekilde  kullandırılmalı, yeterli derecede verilmelidir. Ancak; seçilecek oyuncaklar, çocuğun yaşına, beceri ve ilgisine uygun olmalıdır.

İşte, çocuk için oyun ve oyuncak bu kadar önemli. Bir çocuğun çocukluğu  ne kadar sağlıklı  geçerse, kişiliği de o kadar  sağlıklı ve tutarlı olacak.  Dolasıyla  iyi bir yetişkin olacaktır. Bir yazar, “Bir kişinin anavatanı çocukluğudur” diyor. Mevlana oyun oynayan bir grup çocuğun yanından geçerken,  çocuklar  Mevlana’ya saygı göstermek için oyunlarını bırakıp, Mevlana’ya  koşarlar. Ancak bir çocuk, “Ben de geleceğim, ama  daha  oyunum bitmedi” der. Mevlana   çocuğun oyununu bitirmesini bekler. O çocuk da gelir ve Mevlana’ya  saygı gösterir. Mevlana, eğilerek çocukların başlarını okşar, sevgisini gösterir.

Ancak;  toplumumuzda alt gelir grupları çocuklarına oyuncak alamıyorlar. Alsalar da,  çocuğun gelişim basamaklarına, ilgisine  uygun  olmuyor. Üst gelir grupları da, çocuğun önüne oyuncağı yığıyor. Bu da sağlıklı değil. Çocuğuna bilinçli oyuncak alan  kişilerin sayısı çok az.

Kişiliğin büyük oranda oluştuğu, bir kez yaşanan, bu çok kısa, bir o kadar da değerli olan bu dönemi  çocuklarımıza en iyi koşullarda ve doyumlu yaşatmak  bizim birincil görevimizdir.

İşte bu düşüncelerle,  çocukların gelip, görevlilerin  rehberliğinde,  oyuncaklarla oynayabilecekleri, ödünç alarak evlerine götürebilecekleri, bir  “oyuncak evi” hayal ettim. Bu önemli ve gerekli projemi  belediyenin önderliğinde gerçekleştirebiliriz. Bu projenin mali portesi de yüksek değil. Projeye uygun bir mekan bulunacak, içi çocukların (0-6 yaş) yaşlarına ve psikolojilerine uygun oyun malzemeleri ile donatılacak.  Kitaplarla; sözcük hazneleri genişleyecek, iletişimi öğrenecekler, bellek ve hayal güçleri  gelişecek.  Yap-Boz’larla;  problem çözme pratiği yapacaklar, beyinde planlama ve konsantrasyonu geliştirecekler. Oyun hamurlarıyla; yaratıcı deneyimler yaşayacaklar, ellerini farklı biçimde  kullanabilmenin keyfini yaşayacaklar. Mum boyalar, kalem ve tebeşirlerle;  el-göz koordinasyonunu ve çizim yapma becerilerini geliştirecekler, hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını sergileyecekler. Müzikli oyuncaklarla; enstrüman dinleme ve taklit etme becerilerini geliştirecekler. Telefonlarla, iletişim becerilerini   geliştirecekler. Kum ve su havuzları ve daha bir çok oyuncaklar olacak.

Bu önemli ve gerekli projemi, bir çok belediye başkan ve meclis  üyesi  adaylarına anlattım. Anlamadıkları için sadece dinliyor göründüler. Bu gün düşünüyorum da; bu projemi ancak, anne olan bir   aday  anlayabilir. Çünkü;  anneler  çocukların  gelişim basamaklarını ve  ruhsal yapılarını  babalardan  daha iyi biliyorlar. Daha estetik, daha  analitik  düşünüyorlar. Gelişmeye  daha açıklar. Kararlarını daha kolay veriyorlar. Cesurluklarını söylemeye gerek yok.

Ben belediye başkan adayını değerlendirirken, sadece “oyuncak evi” projemi göz önüne almam.  Geniş ve düzgün yollar, bol ve temiz su,  küçük  ölçekli çok sayıda yeşil alanlar, çocuk parkları, düzgün işleyen bir trafik, gürültüsüz, yeşil, temiz  bir şehir isterim.  Meydanları olan bir şehir isterim. Meydanlar ki, o şehirlerin,  kentlerin  kimlikleridir. Adayın mesleğine, mesleğini icra edip etmediğine  de bakarım.  Çünkü,  meslek, kişiliğin ayrılmaz bir parçası,  neleri yapabileceğinin  göstergesidir.  Ama,  adayın  partisine hiç bakmam. Çünkü;    partisi, sonradan edinilmiş, kalıcı olmayan, hatta  zaman zaman  değiştirilen  etiketten başka bir şey değildir.

Bu düşüncelerle önümüzdeki yerel seçimde benim adayım,  anne olan bir  aday.   Bu adayın,  daha estetik, daha fonksiyonel düşünmesi açısından,   şehir plancısı  veya  mimar  olması   çok yerinde  olur. Hele bir de; “ Dürüst olduğum için değil, tok olduğum için çalmıyorum,” derse,  Keysunlu  Musto’nun  deyişiyle, “Değme keyfine.”