Herkes Hrant olmuş

Hrant Dink’in ölümünün birinci yılında çalıştığı gazete önünde toplanan  beş bin kişiye yakın kişi, ellerindeki pankartlara yine yazmışlar.

Hepimiz Hrant’ız.

Hepimiz Ermeni’yiz.

Peki bu anma toplantısına katılan büyük büyük aydınlar, neden 12 askerimiz katledildiği zaman, ellerine pankart alıp sokağa çıkmadılar?

Neden Hrant’a bağırdıkları gibi;

Hepimiz Türk’üz.

Hepimiz Asker’iz.

Hepimiz Mehmet’iz.

Hepimiz şehit’iz diye pankart açmadılar.

Bir bilen varsa söylesin Allah aşkına. 

 

TÜRBAN İŞİN SAVSAKLANMASI MI? 

Ne zaman ekonomide büyük bir depresyon yaşansa, hükümet yetkilileri uçakta, yurtdışında veya seyahat esnasında (tatilde) bir şeyler ortaya atar, gündemi şak diye değiştiriverirler.

AKP ‘nin türban konusunda yapacağı açılım bizleri gerçekten memnun etmişti.

Hatta öyle memnun olmuştuk ki, AKP’nin oyları %60 değil, %80 olacak diye yazmıştık.

Meğer işin aslı böyle değilmiş.

Ekonominin aşırı bir düşüş yaşayacağını sezen hükümet, belki de borsanın çöküşünü saklamak için bu fikri ortaya atmıştı.

Baksanıza borsa nerelerden nerelere geldi. Yine küçük yatırımcının anası ağladı.

Eğer savunulan bu türban meselesi ekonominin  çalkalanmasını saklamak için yapılmamışsa, AKP hemen MHP ile türbanı halledebilir.

Ama MHP, AKP’nin  bu plânını çabuk bozmuşa benziyor.

MHP’nin yeşil kartları karşısında, AKP yokum demek durumuna  düştüğünü görür gibiyiz.

Demek ki blöf yapmışlar.

Olur böyle blöfler poker oyunlarında, ne diyelim. 

 

2002 DEN BUYANA 

2002 yılında derin bir nefes almıştık.

Derinden bir OF … çekmiştik.

Kulakları çınlasın, Süleyman Demirel Hükümetlerinin aldığı çoğunluk oyları ile Türkiye’de barajların yapımı bir anda çığ gibi çoğalmıştı. Bulgaristan’dan aldığımız elektrik bir anda minimum düzeye inmişti.

Hükümet enerji ihtiyacının karşılanması için baraj yapımına önem vermişti.

Bir çok da baraj bitirilmiş ve enerji üretmeye başlamıştı.

Rahmetli Özal ise gelişmenin teknoloji ile olacağını açıklamış ve  Türkiye baştan sona kadar gelişmiş teknoloji araçlarına kavuştu.

Her eve, her evin genç ihtiyar, her ferdi telefona kavuştu.

Bilgisayarlar evlere girdi.

İş adamlarına dünyanın kapısı açılmıştı.

Bütün bunlar meclis çoğunluğu ile oldu.

İşte 2002 de bunun için sevinmiştik.

Belki bu hükümet diğer hükümetler zamanında yapılamayan, yarım bırakılıp da bitirilemeyen işleri bir çırpıda yapıverir diye. Ama aradan geçen  6 yılın sonunda duble yollardan başka alınan bir arpa boyu yol olmadığını bırakın bizim bildiğimizi, bütün gazeteler yazıyor.

Altı yılda vergi toplamalarında yapılan değişikliklerden, vatandaştan kesilen cezaların artırılmasından, % 100 varan zamların yaygınlaştırılmasından başka bir iyi gün görmedik ki.

Bütün imkanları elinde olan bir hükümetin , 38 yıldır devam eden ve 1995 yılında temeli atılan bir Çine barajını bitiremiyorsa, hükümeti değil de, biz kimleri eleştireceğiz.

Eğer 2002 yılında AB’ye girseydik, belki AB içerisindeki istemezükleri eleştirebilirdik. AB’ye de giremediğimize göre, elimizin altında kala kala bir AKP hükümeti kalıyor.

Kusura bakmasınlar ama, muhalefete vuracak halimiz yok. Tabi ki hükümete vuracağız.

Vuracağız ki, yarım işler bitirilsin.

Bir de şu dokunulamayanlara dokunsalar.

Bir de muhalefeti ile, hükümeti ile inatlaşmalarından vazgeçseler.

Bir de bir masa etrafında toplanıp da ben yok, biz varız diyebilseler.

Ne iyi olacak. Hep onlar değil mi bu işleri geciktirenler. Ah onlar, ah onlar