İDAM BİR CEZA TÜRÜ DEĞİLDİR

ŞEREF PINARBAŞI

 

Bugünlerde idam cezası Türkiye’deki toplumsal sorunların üstesinden gelinemeyişi nedeni başka olmak üzere, diğer becerisizliklerin ekleriyle, bizzat Başbakan tarafından gündeme taşınmıştır.

Ceza; bir suçun karşılığında kişi ya da grupların ıslahına yönelik etkinlikler bütünlüğüdür. İdam ise ıslah etmek değil yok etmek demektir.

Türkiye eğitim sisteminde bir ara; Sınıfta kalma yahut sınıf tekrarı kaldırılmıştı. Doğru bir karardı. Çünkü sınıfta bırakmak ya da tekrarı ile çocuğa yada gence anlamsız bir ceza veriliyordu. Onun yerine çocuğun yeteneği doğrultusunda bir alanda öğretim ve eğitim yapılarak yetiştirilmeliydi. Zira sınıfta bırakmakla çocuğu hayatın dışında bırakamıyor ama onun becerisiz kalmasına neden oluyordunuz.

O nedenle eğitim ve öğrenmede disiplin ama cezasız bir uygulama ile çocuğun yetişmesi sağlanmalıydı. Hatta belli yaşlara kadar eğitimde çocuk doğru ödüllerle ve motivelerle götürülmeliydi. Böylece özellikle de kişilik eğitiminde sıfır yaştan itibaren  ‘’dürtülerine engel, duygularını erteleyebilen’’ insanların yetiştirilmesi ile suçun derinliği ve sayısı bitirilmese de son derece de azaltılabilmektedir. Örneğin 36 aylıktan sonraki okul öncesi eğitimde egzersizlerle bu eğitimi alan insanlarda suç oranı hemen hemen sıfırlanmaya yaklaşılmıştır.

Geçen günlerde İskandinav ülkelerinde en ağır cezanın 21 yıllık mahkûmiyet olduğunu eleştiren Başbakanımız, 70 kişiyi öldüren bir bombacıya bu ceza yeterli mi? diye soruyor ve idam edilmesi gerektiğini işaret ediyordu.

Bizim başbakanımızın yetişme şekli, engelleri yok etme algısı ile olmuştur. Zira 0-6 yaş eğitimi bizim yeni 4+4+4 sisteminde tümüyle devlet sorumluluğundan çıkarılmıştır.

Yani kişiliklerde dürtülerine engel olma duygularını erteleme eğitimi, ‘’saldım çayıra, mevlam kayıra’’ şeklinde ailelere bırakılmıştır. O idam ve müebbet hapisliğin kaldırılıp yerine en ağır cezanın 20 yıl olduğu ülkeler daha işin başında bunun egzersizlerle eğitimini yapmaktır.Yetmiyor beden ve zihin becerilerinin nesnel eğitimini  18-20 yaşlarına kadar eksiksiz götürmede kararlı davranıyorlar. İnanmayanlar gidip bu ülkelerde ki 10 ile 36 aylık arasında ‘’beyin sinaps düğümleri’’ okulu ile 36-72 ana okullarını eğitim sistemleri içinde uygulamalarını ile birlikte görebilirler.

İşte tüm bu eğitimlere karşın canavarlaşıp suç işleyen insanlar çıkıyorsa, o zaman da onun zihinsel sağlığını yitirdiği görülüp devletce denetim altında tutulması zorunludur. Oradaki 20 yıl ceza böylece ıslaha yada zihin sağlığını düzeltmeye yönelik bir denetim altında tutmadır. Çok doğaldır ki bizim insanımızın bu konumu anlayıp değerlendirmesi, bu algılama şekliyle yetişip de, anlaması imkânsızlaşmıştır.

Zaten bizde idamın kaldırılması, demokratça yetişip, demokratça bir uygulama peşinde olan Ecevit’e aittir. O zaman Ecevit’in yanında imza koyanlar bile Devlet eliyle insan ya da insanların idam edilmesinin onların yetişmesinde devlet sorumluluğunu unutup kendilerini ak göstermek adınadır. Gerçekten idama karşı olan tek devlet adamı demokrat ve gerçek bir yetişkin olan Bülent Ecevit vardır. Diğerlerinin hepsi Amerika ve Avrupa baskısı ile buna “he” demişlerdir. Oysa devlet eliyle bir insanın idamı faşist bir uygulamadır. Bunu isteyenlerin beyinleri faşizan bit tutsaklık içindedir. Tüm bu istemlerime karşın idamı geri getiremeyeceklerdir. Nedeni de beyinlerini ABD ve AB’nin emrine tutsak vermiş olanlar asla kendileri olarak karar verme gücüne sahip değillerdir. Yoksa demokrat ve temiz kişilik değildirler.