İlköğretim davası

E. TURGUT TEKİN

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Atatürk der ki;

“Eğitim davası, insan olmak, millet olmak davasıdır. Herkesin bu davanın amacına ulaşması için destek olması gerekir”

Bugün şunu görüyoruz ki, eğitime önem verenlerin yaşam düzeyleri, teknoloji kaliteleri artmıştır. Eğitime önem vermeyenlerin ise eğitim düzeyi, yaşam tarzı düşüktür. Bu uluslar, bu ülkeler her konuda geri kalmışlardır. Bugün birçok ortadoğu ülkeleri ile Afrika ülkeleri sıkıntı içinde ve eğitim düzeyi yüksek olan ülkelere muhtaç bir durumda oldukları apaçık görülmektedir. ‹şte Afganistan, Irak, Somali ve diğer geri kalmış ülkeler.

Bir de eğitim düzeyi yüksek olan ülkelere bakın. Örneğin Avrupa ülkeleri, ABD, Kanada, Japonya ve benzerleri... Bu ülkelerin teknolojileri, yaşam düzeyleri oldukça yüksek. Hayat standartları, gelir dağılımları, yaşam biçimleri geri kalmış ülkelerden çok daha yüksek. Bunu yaratan fark, tek kelime ile eğitimdir. Onun için her ülke ve ulus eğitime önem vermek zorundadır.

Bu gerçeği çok önceden gören Atatürk, eğitim davasına önem vermiş, eğitim ve öğretim birliğini sağlamış, kadın-erkek her yurttaşın ilköğrenim görmesini zorunlu hale getirmiştir. Yine bunun yanısıra, Avrupa ülkelerinin kullandığı çağdaş latin alfabesini seçerek, Avrupa ile entegre sağlayıp teknolojik uyum içine girmiştir. Bugün kullandığımız 28 harfi Avrupa’da ‹ngilizler, Fransızlar, Almanlar, ‹talyanlar da kullanmaktadır. Yine kullandığımız 10 rakam ile sayma düzenleri ile matematik kavramlar da Avrupa ülkeleri standartlarına uygundur. Onlar da aynı rakamları kullanıyor, aynı sayı düzenlerini telaffuz ediyorlar. Bizim onlardan okuma ve yazma öğretiminde şanslı yanımız çok daha avantajlıdır.

Biz 8 sesli, 21 sessiz harfle herşeyi yazarken, onlar bir sese karşılık birkaç harfi birden kullanıyorlar. Bu da yazmada, okumada zorluk çıkarıyor. Oysa bizim dilimizde böyle bir durum söz konusu değildir. Türkçe lojik bir dildir. Okunduğu gibi yazılır, yazıldığı gibi okunur. Bir ses için birden fazla harf kullanılmaz. Oysa eski yazıda kullanmadığımız halde yazmak zorunda olduğumuz bazı harfler vardı. Yine bir takım işaretler vardı ki, bunlar yazmada hız kesiyor, işlek bir yazı yazmaya engel oluyordu. Bugün artık bu gibi durumlar imlamızda yoktur. Ayrıca Avrupa’daki makine ve bilgisayarlar teknolojisine uygundur.

Bugün Türkiye bazı dallarda Avrupa ülkelerinden ileri düzeye ulaşmıştır. Bunu rahmet ve saygıyla andığımız Atatürk’e borçluyuz. O, tam bir Avrupalı idi ve Avrupa’da yetişmiş liderlerden de her konuda çok önde idi. Gerek ondan önce ve gerekse sonra yetişen hiçbir lider ondan üstün değildir. O, çağının en parlak güneşidir. Her kutlanan “‹lköğretim Haftası’nda Atatürk’ü saygı ve rahmetle anmak zorundayız. Yeterince anıyor muyuz?  Bence hayır.

Nedenine gelince, öyle göstermelik törenlerle, şakşaklarla Atatürk anılmaz. Onu anmak demek, onun davalarına, ilkelerine, devrimlerine sahip çıkmakla olur. Bu sahiplenme ise uygulama ister. Bir orduda nasıl disiplin varsa, orduyu ordu bu disiplin yapıyorsa; eğitim ve öğretimde de disiplin şarttır. Asker nasıl komutanlarına karşı saygı duyuyorsa; öğrencide öğretmenlerine karşı aynı saygıyı göstermeli. Atatürk ne istiyordu? Biz ne verdik? ‹şte cevap bu sorularda. Bu soruları yanıtladığımız zaman problemi çözeriz. Önce üniversitelerimizi türbanlı-türbansız, sağcı-solcu gibi kamplara böldük. fiimdi sıra orta ve ilköğretimde. Yöneticiler, makam uğruna Atatürk ilke ve devrimlerinden ödün vermemeli. Verirlerse saygı ve disiplin diye birşey kalmaz. O zaman da eğitim de amaca ulaşamayız.

2007-2008 Eğitim ve öğretim yılı, ülkemize, dünyamıza, tüm insanlığa hayırlı ve uğurlu olsun.