İŞSİZLİK BÜYÜK SORUN

 

Gazetemizin sütunlarında ülke sorunlarından söz eder, sorunları kamuoyuna ve ilgililere aktarırız. Ancak ülkenin en büyük sorunu işsizlikten pek söz etmeyiz. Oysa bir ülkenin başına gelebilecek en büyük sorun işsizliktir. Hükümete göre işsizlik istikrarlı biçimde düşüyor. Geçtiğimiz ayın verilerine baktığımızda, işsizlik %9,2... Gerçekten işsizlik düşüyor mu? Üstelik her yıl yeni iş gücüne 800 bin civarında insan katılıyor. Bunlara iş bulunup, bulunmadığından hiç söz edilmiyor.

Türkiye İstatistik Kurumuna göre hane halkı işgücü anketine göre, 2012 yılında 711 bin kişiye iş bulunmuş ve Türkiye’de istihdam edilenlerin sayısı 24 milyon 821 bin kişiye ulaşmış.

Peki güzel de, yeni iş gücü bir işe yerleştirilmediğine göre işsizlik oranı nasıl düşer?

Üstüne üslük bu ülkede 500 bini aşkın üniversite mezunu da işsiz. Yani çalışmak isteyen herkes iş sahibi olsa bile her iki kişiden biri işsiz.

İş arayan bir kişi başvurusunu gidip İŞ-Kur’a yapar. Başvurusunun geçerlilik süresi yıl sonuna kadardır. Ancak bazıları bunu bilmez veya bazı kişiler ise umudu olmadığı için başvurusunu yenilemez. Bu durumda kurum, başvuru sahibini iş bulmuş olarak kabul eder ve işsiz sayılmayanların oranını ona göre belirler.

TÜİK, 2012 yılı işsizlik oranlarını %9,2 olarak açıkladı. Ancak yeniden başvurmayanlar dahil edildiğinde işsizlik oranı % 15,38’e çıkıyor. Bu hesaplamaları ben değil, konunun uzmanları yapıyor.

Resmi açıklamalara göre işsiz sayısı 2 milyon 518 Bin’dir. Oysa % 15,38’e göre işsiz sayısı 4 milyon 512 Bin kişidir.

Kadınlar için yapılan tespitlerde ise işsizlik oranı % 23... Gizli işsiz olarak görülen eksik ve yetersiz istihdam edilenler ilave edildiğinde işsiz oranı % 18,26’ya, işsiz sayısı ise 5 milyon 355 Bin kişiye ulaşıyor.

Gördüğünüz gibi TÜİK işsizlik araştırmalarında çok farklı yöntemler izliyor. Mesela eskiden: “Son bir ay içinde 1 gün çalıştınız mı?” diye soru yöneltilirdi. Yeni düzenlemeye göre “Ayda 1 saat çalıştınız mı?” diye soruluyor. Eğer ayda 1 saat çalışmışsa istihdama katılmış sayılıyor.

Türkiye’deki iş gücünü bu ve benzeri yöntemlerle belirlemek, giderek ülkede sıkıntı yaratır. Çünkü bir hükümet, ülkedeki işsiz sayısını sağlıklı şekilde tespit edemediği zaman o ülkede, büyük ekonomik sorunlarla karşılaşır.

Dünyada 1929 yılında patlak veren ekonomik kriz, işsizlik sorunu yüzünden patlak vermiş ve uzun yıllar devam etmiştir. İşsizlik ve ekonomik krizi dünyada ilk çözen ülke İngiltere olmuştur. Başbakan Churchill ülkedeki ekonomik krizi atlatmak için kamu kurumlarını bir bir kapatmış ve işsizler ordusunun sayısını alabildiğine artırmıştır. O tarihlerde merkez bankası başkanı olan Keynes, her seferinde yapılan uygulamanın yanlış olduğunu ve para basarak yeni iş gücünü artırmanın doğru olacağını söyler, o zaman İngiltere’de enflasyondan kimse etkilenmez. Çünkü herkese iş verilir. O tarihlerde çukurları açanlar ve sonra dolduranlar bile çalışan sayılmış, istihdamdaki artış oranı ise ülkedeki ekonomik krizi 1 yıl içinde yok etmiştir.

John Maynard Keynes’in ekonomi modeli ile dünya ekonomileri zaman içinde krizden çıkmayı başarmışlar ve Keynes, dünyada liberal ekonominin babası sayılmış.

Ancak AK Parti İktidarının ekonomi politikaları birçok yanlışlıklarla dolu. Mesela, Türkiye’de asgari ücret 776 TL iken, “Battı, iflas etti” dedeğimiz Yunanistan’da emekli aylıkları bizim paramızla 6 bin lira idi. Ancak 5 bin liraya düşürüldüğünde ülke arka arkaya grevler yaşamıştır.

Bizde ise Çalışma Bakanı çıkıp, 800 lira çok para deyip, övünüyor. Ancak hayat, Sayın Bakanın değerlendirdiği gibi peynir-ekmekle değildir. Mesela 4 kişilik bir aile sabahtan başlayıp akşama kadar her öğün bir simit yese ayda 360 lira harcar. İş yanlız simitle olsa iyi de, olmuyor. Maaştan geriye 414 lira kalıyor. Elektrik, doğalgaz, su ve telefon faturaları ne olacak. Bu evde hiç tencere kaynamayacak mı? Oturduğu ev kiraysa vay o ailenin haline. Bir de para biriktirip, tatil yapması gerekirse ne yapar?

Mümkün mü?

Değil! Çünkü bu ülkede enflasyon doğru yöntemlerle tespit edilmiyor. TÜİK’e göre enflasyon % 7, dar gelirlinin enflasyonu ise % 30!

Bir asgari ücretli veya 800 lirayla geçinmek zorunda olan aileyi düşünün. Ben nasıl geçinebileceğinin hesaplarını yukarıda yaptım. Onun için bu koşullarda 4 kişilik bir aile yaşamını nasıl sürdürür? Sözünü ettiklerim çalışanlar... Bir de iş bulamayan ve çalışamayanların durumunu düşünelim. Anlayacağınız yaşam koşulları çok zor.

Bunu ancak yaşayan bilir...