Kadına şiddet!!!

Sevay Açıcı, “Kadınlar Korunmaya Muhtaç Zavallılar Değil Ayrımcılığa ve Şiddete Uğrayan Yurttaşlardır!”EĞİTİMSEN SÖKE TEMSİLCİLİĞİ 25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNܒNDE BELGESEL FİLM GÖSTERİMİ GERÇEKLEŞTİRDİ

Gerçek Gazetesi
Eğitim Sen, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü"nde Türk Kadınlarının maruz kaldıkları ayrımcılık, şiddet ve eğitim sorunlarını gündeme getirdi.
Dün saat 15.30"da Recep Yazıcıoğlu Kültür Merkezi"nde Belgesel Film gösterimi gerçekleştirildi. Yönetmenliğini Pelin Esmer"in yaptığı Toros dağlarında bir köyde yaşayan dokuz köylü kadının yaşamın ezici yükünü hafifletmek için kendi hayatlarından yola çıkarak bir tiyatro oyunu yazıp ve oynadıkları "Oyun" isimli film gösterildi.
EğitimSen Söke İlçe Temsilciliği Kadın Sekreteri Sevay Açıcı yaptığı açıklamada yaşanan tüm eşitsizliklerin yok oluncaya kadar mücadele edeceklerini belirterek şöyle devam etti, “Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de kadına yönelik şiddet artarak devam ediyor. Türkiye"de sadece 2006 yılında 72 bin 643 kadın şiddet içerikli saldırılara maruz kaldı. Aile içi şiddete maruz kalan kadın sayısı 14 bin 989 olarak kayıtlara geçti. Bin 113 kadın tecavüze uğradı. Fuhuş"a teşvik edilen ve kadın ticaretine maruz kalan kadınların sayısı da 380 olarak kayıtlara geçti. Kadınlar işyerinde de taciz edildiler. Yapılan araştırmalara göre tüm taciz olaylarının yüzde 46'sı işyerlerinde gerçekleşiyor ve bunların yüzde 8'i ölümle sonuçlanıyor. Yoksulluk ve savaş ise kadınların maruz kaldıkları bütün şiddet türlerinin daha da ağırlaşmasına yol açan iki felaket.


Yoksulluk kadına yönelik şiddeti tırmandırıyor!
Neo-liberal ekonomi politikaları doğrultusunda, sosyal devletin küçülmesine ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin derinleşmesine yol açan düzenlemeler, en çok kadınları etkiliyor. Milyonlarca kadının sosyal refahı gündem dışına itilmiş, kayıt dışı sektörde çalışmak zorunda bırakılmıştır. Kitlesel göçün yol açtığı, işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik, fuhuş, uyuşturucu kullanımı gibi pek çok sorun, yeni gerilimlere yönelik de bir potansiyel oluşturuyor. Kadınlar namus adına ya öldürülüyor ya da İntihara zorlanıyorlar!
Aile içi şiddetin vardığı son noktayı, namus adına işlenen cinayetler oluşturmaktadır. Kadınlar çoğunlukla zamanında, etkin ve yeterli tedbirler uygulanmadığı için, ya cinayete kurban gidiyor ya da intihar ediyorlar. Gazete manşetlerinde rastladığımız intihar eden, intihara zorlanan, eşi yakınları tarafından katledilen, sokak ortasında bıçaklanan kadın haberleri artık sıradanlaşmış durumda. Köyden kente göç ve yoksulluk, eğitim seviyesinin düşüklüğü, namus konusunda uygulanan ailevi ve toplumsal baskı, yine genç kızların berdel usulü ya da başlık parasıyla zorla kendilerinden çok yaşlı insanlarla evlendirilmesi, aile içi şiddet ve intihar olaylarını artırıyor. Dinsel meşruiyet kılıfı altında çok eşli evlilikler hala yoğun bir şekilde varlığını sürdürüyor.
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Henüz Bir Devlet Politikası Olarak Benimsenmemiştir! Türkiye"de yasal düzlemdeki iyileştirmelere rağmen cinsiyete dayalı ayrımcılık ve kadına yönelik şiddetle mücadele henüz bir devlet politikası haline gelmemiştir. Yasalar değişse de zihniyet aynı kalmıştır. Eğitim müfredatı böylesi bir zihniyetin etkileri ile doludur. Cinsiyete dayalı ayrımcılık ve kadına yönelik şiddet medya tarafından da normalleştirilmekte ve yeniden üretilmektedir.
Kadınlar “Özel Suretle Korumaya Muhtaç Zavallılar Değil Ayrımcılığa ve Şiddete Uğrayan Yurttaşlardır!
1993 tarihli Birleşmiş Milletler Viyana Deklarasyonu ile de kadın haklarının insan hakları olduğu evrensel olarak kabul görmüştür. Anayasamızın 90. Maddesi uyarınca CEDAW ve İhtiyari Ek Protokol yasa hükmündedir. Bu nedenle Anayasa taslağında yer alan kadınlara “korunmaya muhtaç” muamelesini layık gören yaklaşımın hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Hükümet, anayasa dahil olmak üzere CEDAW ve İhtiyari Ek Protokolün gereklerinin bütün düzenlemelerine yansıtmalı ve eksiksiz olarak yerine getirmeli; kadına yönelik ayrımcılık ve şiddeti önlemek için kota dahil olumlu eylem politikaları hayata geçirilmelidir.
Kadınlar, “özel suretle korunmaya muhtaç bir kesim” değil, ülke nüfusunun yarısını oluşturan ve hayatın her alanında fırsat eşitliğini hak eden bireylerdir, vatandaşlardır.
İş Kanunundaki işyerinde cinsel taciz bölümüne, cinsel taciz tanımı da eklenerek etkin bir şekilde uygulanmalıdır. Ayrımcılık da bir şiddettir ve kadınların işe giriş ile işyerinde karşılaştıkları her türlü ayrımcı uygulamaya son verilmelidir. 25 Kasım'da bir kez daha bizlere uygulanan her türlü şiddeti kınıyoruz! Ve geleceğin ellerimizde olduğu inancıyla, mücadelemizi bütün eşitsizlikler yok oluncaya dek sürdüreceğiz!”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

KADINCA Haberleri