Keşke Suudiler Olsaydı

MUSTAFA AÇICI

 

 

Bir kulvarda sevinçleri miz, yanı başında hüzünlerimiz. Bir diğerinde acılarımız, hemen yanında coşkularımız. Ülkemizde kulvar bol. Bir diğerinde, yalnızlıklarımız. Gözyaşlarımız bitişiğinde. Açlığımız, yokluğumuz, yoksunluğumuz birbiri ardında dizilmekte.

Hepsi de yarışıyor birbiri ile. Atbaşı koşuyor hepsi. Umutlarımızın peşinde. Sayın Başbakan, eğitim sisteminin haksızlığından, başıbozukluğundan ve yetersizliğinden söz ediyor ve devam ederek, dershanelerin neden bu kadar çoğaldığını ve çocukların neden dershaneye gitme ihtiyacı hissetliğini ya da buna neden olunmasının yanlışlığından söz ediyor ve son kertede bu bozuk Milli Eğitim Sistemi’nin düzeltilmesi gerektiğini anlatıyor ve ekliyor öğretim var ama eğitim yok diyor.

Sayın Başbakan alınmasın ama, Siyasi iktidar kendilerinde olduğunu ne zamandan beri unuttular.

Bir siyasi iktidarı kullanan ve ülkeyi yöneten kişilerin bir takım bozukluktan söz etmesi ve sanki halka şikayet etmesi gibi hakları yoktur.

Eğer bir ülkede. Milli Eğitim paralı hale getirilmişse, fırsat eşitsizliği yaratılmış ise. Milli gelir hakça ve eşitçe paylaştırılamıyor ise. İşsizlik almış başını gidiyorsa. Sağlık paralı hale gelmişse, üniversitelerden mezun olan ya da olmayan insanlarımız gençlerimiz işsizse...

Ve daha sayabileeeğimiz nice olumsuzluklar mevcutsa ve hatta tersanelerinde her ay bir işçisi ölüyorsa.

Bu durumdan sorumlu olan SİYASİ İKTİDARIN KENDİSİDİR. Eğer bu olumsuzlukları görÜyor ve düzeltmek için bir şey yapmıyor ya da yapamıyorsa hemen iktidarı terk etmelidir. Ve biz sanıyoruz ki ülkemizi yöneten ya da yönetmeye çalışan siyasi iktidar AK PARTi siyasi iktidarıdır. Buna rağmen eğer Sayın Başbakan halen daha olumsuzlukları düzeltmeyip sadece tesbitle yetiniyorsa o zaman istifa etmesi gerektiği ortadadır.

Bize göre hangi ülkede olursa olsun Başbakanların görevi olumsuzlukları halka tekrar etmek değil, çözüm üreterek yok etmektir.

Birde baskıcı ya da özgürlükçü bakma yöntemidir eğitim ve öğretim.

Eğilim ilköğretimlerde olur. Öğretim ise üniversitelerde. Üniversitelere giden insanlar artık eğitilmiş olduklarından oralarda sadece öğretimden söz edilir ve öğretimde bilimsel öğretimdir. Eğitimin içerisinde terbiye etme vardır. öğretimde yeteneği geliştirme yatar. Sayın Başbakanımız sanırım bu iki durumuda karıştırmıştır. Eğitim baskıcı, öğretim özgürlükçüdür. Zaten 12 Eylül darbesinden sonra üniversiteler baskıcı bir mantıkla yeniden düzenlenmiş ve öğretimin yanına eğitim de getirilmiştir. Ve bu mantık halen daha devam etmektedir.

Eğitilmiş ve öğretim aşamasındaki bir kadınımız, bir mülakatında Atatürk’ü değil de Humeyniyi sevdiğini ve İngilizler olsa kendilerinin daha özgür olacağını beyan etmiş, söylenecek bir şey yok. Bu kadınımızın eğitilmiş ve öğretilmiş durumu kadar düşünebildiğini varsayarsak, istediği kişiyi sevme hakkına da sahip olduğunu kabul etmemiz gerekir. Kimsenin kimseyi zorla sevmesi gerekmiyor. Bu iş biraz da bilinç düzeyi ile ilgili. Ancak bu kızımız ya da kadınımız özgürlük konusunda hata etmiş bence İngilizler olsaydı daha özgür olurduk lafı yerine SUUDiLER OLSAYDI DAHA ÖZGÜR OLURDUK DEMESi GEREKİRDİ..

İşte 21. y.y.’daki siyasi iktidarımız

Ve işte Humeynici ve İngiliz hayranı kadınlarımız....