KIBRIS ve TÜRKLER

İSMAİL VERGİLİ

 


 

Kıbrıs, Türkiye’ye 65 km uzaklıkta, Doğu Akdeniz’in İskenderun Körfezi’ne uzanan bir adadır. Tarihi çok eskilere uzanır. Belki de insanlığın başlangıcıyla eşdeğerlidir. Kıbrıs’ta geçmiş çağlarda pekçok uygarlıklar, izler bırakmışlardır. Yeni Çağ başlarında, Kıbrıs Cenevizliler’den Romalılar’a ve Bizanslılar’a geçmiştir. Nihayet, 1571 yılında da Türkler’in eline geçmiştir. Tam 307 yıl Osmanlı Devleti’nin yönetiminde kalmıştır. Ancak Osmanlı İmparatorluğu çeşitli nedenlerle kötü yönetimi sonucu, 1878 yılında Kıbrıs Adası’nı İngiltere’ye 500 bin dolar karşılığında kiralar. Ancak İngiltere bu anlaşmayı tek yönlü kaldırır. Türk halkı Ada’da kalır ama, Osmanlı Devleti Kıbrıs’ı kaybeder. İngiltere 1914 yılında Ada’ya tek yanlı el koyar. İşte Kıbrıs, Türkler için bir sorun olmaya başlar. Ada’da nüfusça çok olan Rumlar, yaklaşık 400 yıldır bir arada barış içinde yaşadıkları Türkler’e saldırmaya başlarlar. Ada’da artık barış, huzur kalmamıştır.

Kıbrıs Rumları’nın başında Başpsikopos Makarios vardırb 1 Nisan 1955 tarihinde eli kanlı terör örgütü EOKA teşkilatını kurar. EOKA terör örgütü Kıbrıs Türkleri’ne topyekün saldırıya geçer. Ada’yı Yunanistan’a başlamak ve Enosis’i gerçekleştirmek isterler. Yunanistan’da, ulusların kendi haklarını ve kaderlerini tayin etmek için, (Self-Determinasyon)Birleşmiş Milletler’e başvurur. Türkiye Cumhuriyeti buna karşı çıkar. Birleşmiş Milletle Yunanistan’ın bu isteği reddedilir. Kıbrıs Adası’nı EOKA’cı Rum’la, Türkler’e saldırırak, korunmasız masum insanları katlederek, Ada’yı kana bularlar. Bu durum karşısında 1954 Zürih Antlaşması yapılır. Kıbrıs Cumhuriyeti kurulur. Başpsikopos Makarios Cumhurbaşkanı, Dr. Fazıl Küçük de Cumhurbaşkanı Yardımcısı olur. Kıbrıs Anayasası kabul edilir. Ancak her fırsatta EOKA’cı Rumlar, Türkler’e saldırıp kıyım yapmaktadırlar. Makarios, bu duruma göz yumar. Dr. Fazıl Küçük’ün yetkilerini daraltır. Anayasa’nın 13 maddesini değiştirir. EOKA’nın insan kasabı Grivas ve Tasos Papadaplos 1963 yılının 21 Aralık’ın da Noel Katliamı yapılır. Rum çeteleri, sahip oldukları güçlü otomatik silahlara, savunmasız Türkler’i, kadın-erker, çocuk-yaşlı demeden hunharca katlederler. Hatta bir Rum hastayı tedaviye giden Türk Alayı Doktoru Nihat İlhan’ın evine girip, üç çocuğunu ve karısını elliden fazla kurşun sıkarak ve banyo küvetinde boğarak öldürmüşlerdir. Bu cinayetleri işleyenler, bugün Kıbrıs Rum Toplumu Cumhurbaşkanı Tasos Papadaplos’dur. Bu adamla nasıl barış yapılır? O’nun dostluğuna güven olur mu?

Yıl 1967. Yunanistan’da Albaylar Cuntası yönetime el kor. 15 Temmuz 1974’de Yunan Ordusu Kıbrıs’a çıkarma yaparak, Ada’yı Yunanistan’a bağlamaya çalıştılar. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu oldu bittiye seyirci kalamazdı. Zamanın Başbakanı Bülent Ecevit İngiltere’ye gitti. Yunanistan zaten müdahildi. İngiltere Başbakanı da konunun aciliyetine önem vermedi. Sanki Yunanlılar’a devam edin der gibi tavırlar sergiledi. Başbakan Bülent Ecevit, tarihi kararını verir. Türk Ordusu 1974 yılının 19-20 Temmuz’a bağlayan şafağında barış harekatını gerçekleştiirir. Konunun aciliyetine duyarsız kalan dünya birden harekete geçer. 22 Temmuz 1974 günü, Birleşmiş Milletler çağrısına uyularak “ateşkes” uygulanır. Bu Barış Harekatıyla Yunanistan’a ve Kıbrıs’a demokrasi gelir. Rumlar ve Yunanlılar yine oyalayıcı ve aldatıcı politikayı uygularlar. Türk Ordusu 2. Barış Harekatını yapar. Ada’nın %37’si olan bugünkü sınırları belirlenir.

13 Şubat 1975 yılında Kıbrıs’ta Türk Federe Devleti kurulur. Barışa yanaşmayan Rum ve Yunan Politikası sonucu 15 Kasım 1983 tarihinde (KTFD) Meclisi, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhurieti” Devleti’ni kurar. Dünya’ya ilan eder. O gün, bugündür Kıbrıs’a barış gelmiştir. 33 yıldır hiçbir olay olmamıştır.

Dünya, Kıbrıslı Türk ve Rum Halkı’nı kendi başlarına bıraksalar, sorun kendiliğinden çözülecektir. Düşüncesi kirli Tasos Papadaplos’la da barış yapılması oldukça zordur. Avrupa Birliği, Kıbrıs Rum Topluluğu’nu birliğine alarak, tarihi bir hata yapmıştır. Avrupa Birliği’ni adeta çocuk oyuncağına çevirdi. Türkler’e karşı çifte standartlı davranmaktan vazgeçmelidirler.

Ömrünü Kıbrıs Türkü’nün mutluluğuna harcayan kahraman, büyük insan Rauf Denktaş’ın değerini Kıbrıs TürkHalkı’nın bilmesi gerekirdi. Çözümsüz adam sıfatını yakıştıran ve Rum-Yunan aldatıcı politikası ile beslenen Avrupa ve ABD’nin baskılarıyla Rauf Denktaş, hem Cumhurbaşkanlığı’ndan hem de Kuzey Kıbrıs Türk Toplumu liderliğinden uzaklaştırılması Türk Tarihi’ne bir ihanettir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri de maalesef, bu politikaya destek olmuşlardır. Kıbrıs Adası, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için varlığının devamının bir sigortasıdır. Türk Milleti, Kıbrıs Adası’ndan vazgeçemez. Kıbrıs Adası dünyaya açılan varoluş kapısıdır. Kıbrıs için ölünür, fakat vazgeçilemez.

Bugün Kıbrıs’ta tarihi bir gerçek vardır o da Türk ve Rum Halkları’ndan oluşan iki egemen devletin var olduğudur... Ancak Rumlar ve Yunanistan ikilisinin oluşturduğu lobini, çeşitli entrikalarla dünyayı kandırmaya çalışmaları ve Türkler’in saldırılarıyla mağdur olduklarını, gasp edilen haklarının iadesini isteme yalan politikalarıyla, Kıbrıs’ın bir Rum Adası olduğu yalanını Dünyaya inandırmaya çalışmasıdır. Bu iddia Rum için gerçek bir politika olabilir. Ancak, Ada’da bir gerçek daha vardır, o da Türk Toplumu’nun varoluş gerçeği... İşte Rumlar bu Türk gerçeğini sindiremiyorlar ve kabul etmek istemiyorlar. Bu noktada, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Yöneticileri, ulusal çıkarlarını dünyaya yeteri kadar anlatamamış, Rum’un ve Yunan’ın yalanları karşısında yeteri kadar dik durup, çıkarlarını koruyamamıştır. Türk Barış Hareketi ile Ada’ya barış gelmiştir. Kıbrıs’ta Anayasa’yı rafa kaldıran ve Türk Halkı’nı toptan yoketmeye çalışan saldırgan Rumlar, kuzu postuna bürünerek mağduru oynamaktadır. İşte ben bir Türk yurttaşı olarak, Türk Milleti’nin ulusal çıkarları söz konusu olduğunda, barıştan yana olarak korkmadan dik duracak Atatürk gibi devlet adamı isterim ülkemde...

Askeri bir derbe ile ülke yönetimine el koyan ve Cumhurbaşkanı olan Kenan Evren uluslararası bir arenada, Kıbrıs konusunda yaptığı bir konuşmada, Türk Askeri’nin Kıbrıs’ta çok yer işgal ettiğini söyleme gafında bulunmuştur. Bu gafı yaparken, Kıbrıs’ta meşru olarak kurulan, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’ni” dünyaya tanıtma çabasını beklerdim. Devlet adamı olmak, devlet yönetme özel meziyetler ister.

Kıbrıs Barış Harekatıyla bugünkü durum oluştuğunda, Kıbrıs’ın kuzeyindeki Rumlar Güney’e; Güney’deki Türkler’de kuzeye geçti. (Nüfus mübadelesi) Ancak yıllar sonra “Luizi” adında bir Rum kadına, (AİHM) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açarak, Kuzey Kıbrıs’ta evinin ve toprağının kaldığını söyleyerek, mağduriyetinin önlenmesini ve haklarının iadesini istedi. (AİHM)’si de durumu değerlendirip, Türkiye Cumhurieti’ni yüklü bir tazminatla cezalandırdı. TC Devleti Luizi’ye tazminat ödedi. Şimdi soruyorum: Luizi, mağdur oldu da, Güney Kıbrıs’ta; evi, bahçesi, tarlası, toprağı kalan Türkler hiç mi mağdur olmadı? İşte burada Türk’ün ulusal çıkarlarını koruyacak, Atatürk gibi devlet adamı isterim ülkemde...

ABD ve AB’nin baskılarıyla Kuzey Kıbrıs Türk Halkı aldatılmış, Rauf Denktaş Cumhurbaşkanlığı’ndan ve Kuzey Kıbrıs Türk Toplumu liderliğinden uzaklaştırılmıştır. Bu tarihi bir hatadır.