KİMİMİZ ÖLDÜK, KİMİMİZ...

FARUK HAKSAL

Bizler sıcak yataklarımızda derin uykuların ıssızlığı içinde bir yanımızdan öteki yanımıza dönmeye üşenirken bu adamlar ıssız dağ başlarında “devletin bölünmez bütünlüğü”nü göğüslerini kurşunlara siper ederek savunuyorlardı…

Şimdi bu insanların en gözü pek, en amansız kahramanlarından birisi milletin iradesi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girme hakkını kazanmış, ama hayır, diyorlar bu ünlü generale;

- Sen kaçabilirsin…

- Senin hakkında daha deliller toplanmadı.

- Senin suçun “devletin bölünmezliğine karşı işlenen suçlardan”…

Yat Silivri zindanlarında!

Çile doldur.

Hatırlayın… Namık Kemal Malta zindanlarına atılmıştı…

Nazım Hikmet de Bursa cezaevine…

Daha niceleri, niceleri…

Daha başı dik ve gönlü ferah insan, bu halkın selameti için yiğitçe canını siper etti eloğlunun topuna, tüfeğine, kalleşliğine…

Sonra ne oldu?

Namık Kemal bir halk kahramanıdır bugün.

Nazım Hikmet Dünyaca tanınmış çok ünlü bir şair…

Her ikisinin de heykelini dikmek bu milletin boynunun borcudur.

Çünkü dikilecek bu heykeller Türk gençliğine bir hedef gösterecektir.

Bu hedef; yiğitliktir, mertliktir, başı dikliktir, erdemdir, vatan sevgisidir.

Peki bunca yıl sonra Namık Kemalleri, Nazım Hikmetleri kimlerin zindanlara attığını bilen ve hatırlayan var mı?..

Hatırlayıp da, şapkasını başından çıkaran var mı?..

- Yok!..

Hayat kısa.

Tarih uzundur…

Ve geçmişte yapılan tüm haksızlıklar tarihin karanlık sayfalarında unutulup, yok olur…

Geriye kalan aydınlıktır, özgürlüktür, akıldır.

Çünkü hiçbir dönemde insanoğlu ileriyi bırakıp, yüzünü geriye dönmemiştir.

Yıl 2011’den 2012’ye gidecektir.

Ve hiçbir zaman 2011, 2010’a geri dönmeyecektir.

Aynı şekilde aydınlanma çağından, Ortaçağ’ın karanlıklarına asla dönülmeyecektir.

Dönülemeyecektir!

Çünkü bir nehri, kaynağına doğru akıtamazsınız.

Zaman tüneli boyunca, gelişmenin dinamiği içinde bir takım zik/zak’lar olacaktır…

Bazen şöyle ya da böyle “iki adım ileri, bir adım geri” nakaratı ile fısıldanan mehter marşı çalınacaktır: Aldırmayın!..

Siz, zik/zak’ların orta yerinden geçireceğiniz vektörün yönüne çevirin bakışlarınızı…

O vektörün yönü hep ileriye dönük olacaktır.

Tarih, hokkabazın külahından tavşan çıkartılan sıradan bir öykü değildir.

Siz, gelişmenin bayrağı elinizde, aydınlanmanın bilinci zihninizde, bu ülke için, kendi kişisel gelişmeniz için her gün ve her saat ne yaptığınıza bakın…

Bunun hesabını verin, sorumluluğunu duyun.

Çünkü, gün gelir hesabı sorulur boşa geçirdiğiniz günlerin ve saatlerin.

 

Ve şairin;

“Neler yapmadık bu vatan için…

Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik,”

… dizelerindeki ironiyi aklınızdan hiç çıkartmayın.