KİN, ÖFKE, KIZGINLIK VE KAVGA İLE HİÇ BİR YERE VARAMAYIZ…

FARUK HAKSAL

 

Bir kısım insan, [her nedense] sürekli geçmişe takılır, kalır.

Oysa geçmiş, gelecek için dersler çıkartacağımız [sadece] değerli bir hazinedir; hepsi bu kadar…

Geçmişin olaylarını süzmek ve ortaya çıkan tortudan gelecek için yol ve yöntem belirlemek, hem akıllıcadır ve hem de [ kişisel ilişkilerimiz açısından] insancadır…

Geçmişi deşmenin hiçbir toplumsal ve kişisel yararı yoktur.

Tam aksine; geçmişi, kendisinden ileriye dönük yararlı ilaçlar üreteceğimiz bir laboratuar olarak görmek en doğru yöntemdir.

Geçmişe bu gözlüğün arkasından baktığınızda kızgınlıklar, kırgınlıklar, kin ve öfkeler olgunluğunuzun süzgecinize takılır ve kaybolup gider.

Geçmişin tecrübe birikiminden yararlanmak da zaten ancak bu olumsuz duyguların etkisinden kurtulunduğu bir ortamda mümkün olabilir.

Bırakalım geçmişin kin, öfke, kırgınlık ve kızgınlıkları kendi düştükleri yerde eriyip yok olsunlar. Yenelim onları!..

Kişiliğimizi arındıralım.

Moral dünyamızın değer yargılarını yükseltelim; geliştirelim.

Bir olalım; ve çoğalalım!

Bilelim ki, bu türden eksi paydalı duygular bizi de eksiltir…

“Türkiye’nin birleştirici gücü…” sloganı nerede yazıyor; hatırlayalım.

Kendilerine düşmanlık beslediğimiz kişi ve kuruluşları “dinleyelim;” bir de bakarsınız güzel şeyler söylüyorlardır. Yararlı önerilerde bulunuyorlardır; kim bilir…

Yukarıdaki satırlarda kendisinden söz ettiğimiz “gözlüğü” yanımızdan hiç eksik etmeyelim; onun pozitif ışığı ile aydınlatalım çevremizi, solumuzu [ve hatta] sağımızı…

Karşılıklı olarak bir araya gelip, hiç değilse: Konuşabilelim!..

Düşmanlık tohumları ekerek nerelere gelindiğini tarih boyunca ve yakın geçmişte herkes gördü; hepimiz gördük: İşte bu önemli tecrübeden ileriye dönük dersler çıkartalım. İşin içine, hatta düşüncelerimizin merkezine gönüllerimizden bir şeyler katalım.

İnsanlar bir merdivene kendi gücü ve yeteneği ölçüsünde tırmanır.

Kendi gibi o merdiveni tırmanma uğraşında olanları aşağılara iterek değil…

Yarışan insan öncelikle “kendi”sini yenmelidir.

Ötekileri geçmek, ancak görüntüde bir başarıdır; sanal bir mertebedir.

Ne diyor Yunus Emre şöyle bir kulak verelim:

- İlim, kendin bilmektir!..

Evet… Kültürel hazinemizin bu bilge kişisinin o ünlü şiirinin ilk ve son dörtlükleri ile bu yazıya son verirken, sanıyoruz meramımızı daha iyi anlatacak, daha belirgin kılacaktır:

 

İlim, ilim bilmektir

İlim, kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır?..

 

Yunus Emre der hoca

Gerekse bin var hacca

Hepisinden de iyice:

Bir gönüle girmektir