KOMŞU KOMŞU HUUU!...

FARUK HAKSAL

 

Bir siyasetçinin size düşmanlık duyması için en temel neden, o kişinin “tavuğuna kış” demeniz olasılığının bir kurt kılığına bürünüp, kuruntuların içine taht kurmasıdır.

Siyaset esnafının sizi, ulaşmak istediği menzilin önündeki bir engel olarak algılamasıdır.

Sözünü ettiğimiz menzil irili ufaklı bir koltuk olabilir.

O koltuğun beyzade mize bahşedeceği makam, ün, şöhret gibi manevi “atık”… Ya da rant, ihale, imar, çıkar benzeri “girdi”ler olabilir.

Ayrıca yazımıza konu ettiğimiz siyasetçi [sözümüz meclisten dışarı] biraz paranoyak olup, “yağmur yağacak” dediğinizde, başına taş yağacağını umabilir…

Geceleri yastığına başını koyduğunda sizi üzerine çökmüş bir gulyabani olarak anımsayıp, “ecini”leri düşlerine çağırabilir…

Metafiziğin fiziği yoktur!

Kimyası bozulmuş, anlaşılamaz olmuştur.

Rasyonel düşünmenin, böyle bir ortamda iskambil falı bakmaktan pek farkı yoktur.

Çünkü paranoya, bütün okların kişinin kendi üzerine çevrildiğini “sandığı” bir komplekstir.

Hatta 6 Ok’un bile…

Neyse, bu konuyu daha fazla ekşitip, acımtırak bir lezzete dönüştürmeden fren yapmasını bilmeli ve siyasetçimizin iyi, hoş, olumlu yanlarına çevirmeliyiz bakışlarımızı.

Ne görüyoruz?

İyi bir yanını görüyorsak, hoş ya da olumlu kısmı eksilmiştir mutlaka nesnelerin.

Ama bu söz sadece nesneler için doğru ve geçerlidir, siyasetçimiz bir nesne değildir ki…

Ama, hayır. Biz siyasetçiyi –asla- nesne olarak görmüyoruz. Sadece nesnel bir bakış fırlatıyoruz bizi çevreleyen siyaset bulutuna.

Ne görüyoruz?

Çıkar ilişkileri

görüyoruz.

Yarına sarkıtılmış umut parçacıklarından oluşturulan yapılanmalar görüyoruz. Bazıları bu yapılanmalara örgütlenme adını veriyorlar.

Başka ne görüyoruz?

Her konuyu, her bilgiyi, her olayı, her sözü ve her davranış türünü kendi çizgisine uydurma gayreti görüyoruz. Uydurulamadığında çarpıtma eğilimi görüyoruz. Çarpıtılamadı mı, karalama gayreti görüyoruz. Karalanamadı mı, bozup/yıkma, ezip/geçme, yok etme eylemliliği görüyoruz.

 

Peki niçin yapılıyor bütün bunların hepsi?

Vatan için.

Millet için.

Halk için.

Ve azıcıkta  “duygusal” ilişkiler için… Yarınlar, banka hesapları, ibor farkları, komisyon artıkları, idare meclisi azalıkları, haydi azcık çağdaş olup, biraz moderniteye bulaşalım: “ortaklıklar” için…

Hani çevre değerleri: toprak, su ve havadaki sağlık?..

Nerede tam bağımsızlık?

Ya demokrasi, hukuk devleti, sosyal devlet, filan?

 

Neredesin ey siyasetçi?

Komşu komşu huuuu!..

Neredesin?