MUSA BALI BEY OĞLU ADSIZ BEY

OYHAN HASAN BILDIRKİ

 

 

* Önceki sayıdan devam

Adsız Bey, köşeyi döndü. Ansızın kapıya vardı. Rum oğlanlarının kafalarını koçlar gibi tokuşturup, içeri daldı. Heyecanlıydı. İçinden: "Sonun geldi Pavli." diye geçirdi. Sofayı dolandı, önüne ilk gelen kapıya olanca gücü ile bir tekme savurdu. Kapı çatırdayarak açıldı. Kapının açılmasıyla ihtiyar Pavli yerinden doğruldu. Bağırmak istedi. Lâkin Adsız Bey tez davranıp, hançerini Pavli'nin yüreğine sapladı. Pavli ölmüştü. Su testisi su yolunda kırılmıştı.

Vakit epey ilerledi. Rum kızları sızıp kaldı. Adsız Bey ayıttı:

- "Yolcu yolunda gerek. Var kapıyı aç, şafak sökmeden gidelim."

Mehmet denileni yaptı. Atlandılar. Nal seslerine köpekler uyandılar, ulumaya başladılar. Aslan Yaylası'na kadar hiç konuşmadılar. Kınalı İn'e vardılar. Akbıyık Sultana gittiler. Gün doğdu, ortalık ışıdı. Koca Akbıyık Sultan, gelenleri karşıladı. Sordu:

- "Nerden böyle beyim?"

Adsız Bey cevapladı:

- "Pavli'den."

- "Ya, öyle mi?"

- "Beli, öyledir," dedi Mehmet. Kalktı, birkaç kütük attı ateşe. Sabah yeli bir serin oluyor, adamı bunaltıyordu.

- "Demek öyle, ha?" dedi Akbıyık Sultan. "Peki, hancı nançadır?"

Mehmet ayıttı:

- "Kefere bizi akılsız sandı. Sandı ki, ne sandı. Körpe Rum kızlarını koydu koynumuza. Pavli'nin tuzağına düşelim diye. Adsız Bey'im taşra çıkınca, davran yiğidim Mehmet dedim kendi kendime. Şimdi oynaş zamanı değil, öç zamanıdır. Allem ettim, kalem ettim. Hancı Toma'yı ahır kapısına bağladım. Beyimi bekledim. Az sonra, beyim yetti, geldi. Kızları, kızıl şaraba boğduk, sızdılar. Sonra ahıra indim. Beyim atları hazırlamamı buyurmuştu. Atları taşra çıkarırken, Toma'nın  işini dahi bitirdim."

Akbıyık Sultan güldü. Yerinden doğruldu, Mehmet'in arkasını sıvazladı.

- "Bak, bu iyi," dedi. "Arkanızda iz bırakmamışsınız. Sevindim. Sizi dahi sevindirmek dilerim. Osmanoğulları bugün savaşa girdiler. Türkmen'e durmak olmaz. Tez obaya varın, helâllik alıp verin. yarından tezi yok, cepheye yetişin. Bileğiniz güçlü, yüreğiniz kavi ola." deyip, onları yolcu etti.  

İntikâm haberi obada tez duyuldu. Gökçe Ana sevindi, ayıttı:

- "Türkmen'in güvencesi,

Gözümün nuru oğul!

Yiğit babanın kanını yerde komadın

Gece demedin, gündüz demedin

İz sürdün oğul

Biz senden razıyız

Tanrı'm dahi razı olsun oğul!"

Dedi. Koyundan koç, sığırdan boğa kırdırdı. Bir büyük şölen verdiler. Akbıyık Sultan, Kınalı İn'den duyup geldi. Sarıca Beşe geldi. Nice Türkmen uluları dahi geldi. Oyhanata'm Van illerinden koptu geldi. Bu, büyük şölene onur verdi. Ozanlar saza düzen verip, tellere vurdular, nice nice türküler çağırdılar. Yeyip içip eğlendiler. Oyhanata'm yerinden doğruldu, ayıttı:

- "Gelimli gidimli dünya

Son ucu ölümlü dünya

Hani dünya benim diyenler

Hani şol beyler, gazi erenler

Ecel yetti, toprak aldı gizledi

Zaman, âhir zaman

Tanrı günahlarımızı bağışlasın

Yiğitlerimizi çoğaltsın

Dirliğimiz, düzenimiz bozulmasın

Türk'ün adı unutulmasın

Ozan dilinde yiğitliğimiz ululansın

Bu destan Adsız Bey'imin olsun

Âmin diyelim kocalar, beyler

Âmin diyelim analar, bacılar

Gelimli gidimli dünya

En gücü ölümlü dünya!"