Ne dersiniz inanalım mı?

DURMUŞ TUNA

 

 

Çarşamba günü evimde, hasta yatağımda yatarken aldığım bir telefon ile irkildim. Atatürk Parkı’nda çam ağaçlarının kesildiğini bildiren telefon görüşmesinin ardından hemen  yola koyuldum, fotoğraf makinamı aldım ve Atatürk Parkı’na gittim.

Gördüğüm manzara karşısında içim parçalandı...

Dev gibi çam ağaçları ve başka başka ağaçlar boylu boyunca yerde yatıyordu. Bazı ağaçlar gövdelerinden parçalara ayrılmıştı. Dev gibi çam ağaçları heba edilmişti. Çocukluğumuzdan beri gördüğümüz çam ağaçlarıydı bunlar. Acımasız bir el yerle bir etmişti ağaçlarımızı. Benim, sizin, çocuklarımızın hatta onların da çocuklarının olacak ve 2004 ile 2009 yerel seçimlerinde oylarımızla göreve getirdiğimiz Söke Belediyesi yönetimine emanet ettiğimiz ağaçlardı bunlar.

Ne diyeceğimi bilemedim. Boğazıma düğümlendi sözler. Bir kaç kare fotoğraf çektim ve defalarca arkama bakarak oradan ayrıldım.

Çevreye duyarlı olan, ağacı seven, yeşili koruyan insanlar olarak hepimizin üzüntüsü aynı biliyorum. Ben şuan ne hissediyorsam sizlerde aynı duygular içindesiniz.

Fırtınalar kopuyor içinizde...

Çok şeyler yapmak istiyorsunuz...

Hesap sormak istiyorsunuz...

Muhatap bulamıyorsunuz...

Muhatap olarak karşımıza çıkanlara bakıyorum, La Fontaine’den masallar okuyorlar bizlere, aptal yerine koyuyorlar adeta...

Birinci ağız ortalıklarda yok. Birinci ağız seni, beni, onu yani bizleri yok sayıyor. Bu kadar önemli bir konuda görüş alma gereği duymuyor. Bilgilendirme gereği duymuyor. Turunç ağaçlarında olduğu gibi ben yaptım oldu zihniyetiyle hareket ediyor. Ağaçlar kesilmeden önce insanlar muhatap alınıp, insan yerine konulup bilgi akışı sağlansa kötü mü olurdu...

Çok iyi biliyorlar ki, böyle bir yol izlenseydi o ağaçların kesimi mümkün olmazdı. Çevreciler ayaklanır, bir şekilde kesime engel olunurdu. Bunu göze alamadılar ve acımasızca çalıştırdılar ağaç kesme makinalarını. Dev gibi ağaçları yerle bir ettiler. Ağaçları yerde boylu boylunca uzanırken görünce, bir insanı vurmuşlar da yerde yatıyor gibi geldi bana. Benim için bir insandan farksız ağaçlar. Ha bir cana kıyılmış, ha bir ağacı katletmişler fark yok ikisi arasında. Ağaçları katleden zihniyetlerin en ağır şekilde yargılanmaları gerektiğine inanıyorum. En ağır cezaları almaları gerektiğine inanıyorum. Ve bu ayıpla yaşamaları gerektiğine inanıyorum.

Turunç ağaçlarını kesen Söke Belediyesi yönetimi, ağaçların başka yerlere dikileceğini söyleyerek o günkü tepkileri geçiştirmişti. “Zaman her şeyin ilacıdır, nasıl olsa unutulur” düşüncesiyle hareket ettiler ve bunda da başarılı oldular. Ta ki, Atatürk Parkı’nda ağaçların kesilmesine kadar. Ne zaman çam ağaçları kesildi uyuyan kesim uyandı. Çam ağaçlarının hesabını sormanın ötesinde turunç ağaçlarının da akıbetini sormaya başladılar. Tepkiler artınca da, Söke Belediyesi yönetiminden alelacele açıklama geldi. Bilgilendirme gereği duymadıkları, yok saydıkları çevreci kesimin tepkisi üzerine köşeye sıkıştılar ve kendilerince savunma mekanizması geliştirdiler.

Açıklamalar bana pek inandırıcı gelmedi...

Bu konuda (ağaç katliamı) sicili bozuk olan Söke Belediyesi’ne karşı güvensizlik ortamı oluşmuş vaziyette. Kolay kolay da güvensizlik ortamının dağılacağını sanmıyorum. Bu saatten sonra yapacakları çok şey yok. Kendilerine oy vererek yerel iktidar yapan kesim bile ağaç katliamları nedeniyle ateş püskürüyor. Yeniden güven ortamı tesis edebilirler mi bilemem! ama işe turunç ağaçlarının akıbetini açıklayarak başlayabilirler. Basın-yayın kuruluşlarının temsilcilerini çağırıp turunç ağaçlarını diktikleri yerleri göstererek güvensizlik ortamını iyileştirmeye çalışabilirler. Turunç ağaçlarını keserken tepkileri yatıştırmak için “Bu ağaçlar başka yerlerde kullanılacak. Başka yerlere dikilecek” açıklaması yapılmıştı. Görelim bakalım nereye dikilmiş bu ağaçlar? Kaç ağaç söküldü, kaç ağaç nerelere dikildi???

Böyle bir açıklama bekliyorum Söke Belediyesi yönetiminden. Bakalım böyle bir davet gelecek mi basın mensuplarına!!!

(Bir mahallemizdeki çocuk parkını tüm itirazlara rağmen satan zihniyet) Söke Belediyesi yönetiminin çarşamba günkü basın açıklamasıyla ilgili de bir kaç söylemek istediğim var.

Söke Belediye Başkan Yardımcısı Mine Even diyor ki. “...Atatürk Parkı’na yeni çocuk oyun grupları konuldu. Yapılan bu çalışmanın ardından parkın düzenlenmesi gündeme geldi...”, “...Şunun bilinmesini istiyoruz, kesilen ağaçların hiçbiri proje için kesilmedi. Tam tersine proje ağaçlara uyduruldu. Kesilen ağaçların hepsi yaşlı ve hasta oldukları için kesildi...”

 Ağaçların kesiminin projeyle alakası yoksa, neden hasta ve yaşlı olduğunu iddia ettiğiniz ağaçları daha önce kesmediniz de bu projenin yapımına denk getirdiniz???

Söke Belediyesi Şantiyeler Şefi  Kadir Ateş’in açıklamalarından özetle (Yeni Söke Gazetesi’nin de özetlediği gibi) şöyle deniliyor: “Atatürk Parkı’nda aydınlatma sistemi yoktu. Sulama sistemi eski düzende yapılıyordu. Yeni proje ile sulama sistemi otomatik olacak. Yürüme yolları değiştiriliyor. Çocuk oyun bahçesindeki kauçuk yürüme zemini de döşenecek. YENİ YAPILACAK İMALATLARA ZARAR VERMEMEK İÇİN AĞAÇLAR KESİLDİ. Atatürk Parkı’nda 8 adet kara selvi, 8 adet çam, 1 adet incir, 2 adet okaliptüs ve 2 tane karabiber olmak üzere toplam 21 tane ağaç kesildi...”

Söke Belediyesi’nin iki ayrı ilgili ve yetkilisinin basın toplantısında yaptıkları açıklamalar pes dedirten cinsten!

Söke Belediye Başkan Yardımcısı Mine Even ne diyorrrrrrr, Söke Belediyesi Şantiyeler Şefi  Kadir Ateş ne diyor...

Çelişkiler yumağı açıklamalar. Biri, diğerini açıklamalarıyla çürütüyor. Kadir Ateş, “...YENİ YAPILACAK İMALATLARA ZARAR VERMEMEK İÇİN AĞAÇLAR KESİLDİ...” diyor.

...Ve açıklamasına devamla, “Atatürk Parkı’nda 8 adet kara selvi, 8 adet çam, 1 adet incir, 2 adet okaliptüs ve 2 tane karabiber olmak üzere toplam 21 tane ağaç kesildi...” diyor.

Hepsi de yaşlı ve hastalıklı ağaçlar öyle mi...

Ne dersiniz Söke halkı, inanalım mı buna?