“NEW RAKI...”

FARUK HAKSAL

 

 

Artık garsona rahatlıkla seslenebilirsiniz:

• Getir bakalım aslanım, yarım şişe bir new-raki...

Bizim T.C. vatandaşı akşamcılarımızın geleneksel “Yeni Rakı”sı, artık, A.B.D damgasını taşıyor. “Yeni”miz de, artık yeni değil; “new..”.

Milli olan neyimiz varsa, ulusal değer ve niteliklerimizden geriye ne kaldıysa... ya sattılar, ya görücüye çıkardılar ya da ipliğini pazara çıkarttılar...

Milli demek, ulusal demek.

Bu ülke bir milli kurtuluş  mücadelesi verdi.

Bu savaşlar toplamının adı; istiklal (yani, bağımsızlık) savaşı.

Bu ülkenin milli marşının adı; istiklal (yani, bağımsızlık) marşı.

Bu ülkenin, bu devletin kuruluşundaki temel esas, “milli olma”...  Bağımsız olma!..

Bu ülkenin bu gün satılmayan şeyi kalmadı.

Enerji politikası, doğalgazından, elektriğine ve petrolüne kadar yabancıların elinde.

Madenlerimiz öyle.

İletişim ağımız öyle.

Hatta rakımız dahi gitti, gider... Amerikalının tekelinde!

Bu ülkenin maliye bakanı;

• Babalar gibi satarım, diyordu düne kadar.

Beyzade, hastalandı,  çekilip gitti. Ama yerine gelen, çekip gideni de arattı; bulduramadı…

Ülkenin maliyesinin, hazinesinin teslim edildiği en yetkili “el”, [bugün de] bir satış ofisi gibi çalışıyor; harıl, harıl, gurul gurul...

Haraç mezat, tutturabildiğine…  Cumhuriyetin temel

kurumlarının direncine rağmen, sat, satabildiğin kadar... Sat, babalar, amcalara ve danalar gibi… Sat, yerle bir et, tüket ve yok et bu Devlet’i!.. İşte gelinen yer burasıdır. Ekonomik kriz, ardına kadar açık olan kapıdan içeri serbestçe girmiş ve bu ülkenin sanayini, ticaretini ve insanını yiyip bitirmiştir…

Tutturmuşlar bir global ekonomi... Globalleşen dünya... Yeni Dünya düzeni...

Peki, nedir bu stratejik-masalların altındaki menfaat ilişkileri?..

Nedir bu ülkenin yurtsever insanlarının, ülkenin savunulması yönündeki dirençlerinin kırılması için sahnelenen senaryoların “esbab-ı mücibesi”?..

Nedir bu kadroların dibacesi?

Terekesi / Fezlekesi... Nedir?

Pir Sultan Abdal bir türküsünde, gerçeğin ortaya çıkması, “Divana kalsın...”, diyor...

Biz ekleyerek, soruyoruz:

• Divana kalsın... Tamam. Ancak hangi divana?..

• Bizce “Yüce” divana...

Dokunulmazlıklar yüzünden yasaların kendilerine dokunamadığı insanların bileşkesinde koltuklara oturtturulan bir “oluşum”..

Ve bu oluşumun akort ettiği bir Devlet.

Ve Anayasasında “laik, sosyal bir hukuk devleti” yazan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu “oluşum”a karşı olan direnci, kendini savunması ve mücadelesi...

İşte Türkiye’de yürütülen günlük politikanın üstünde raks ettiği ray budur.

Çeteler, tertipler, senaryolar, düzenler... Ve bütün bu sahte gündemlerin dibini kazıyarak politika yapmaya çalışan bir kısım siyaset bezirgânı... İşte bu aynı rayın üzerinde... Kayıp dururlar... Kayıp dururlar!

Nereye kadar mı?..

Bunu ancak sizler bilebilirsiniz…

Şu bildiğinizi bir de ifade edebilip, söyleyiverseniz...

Neyse ki, biz yine de yumurtanın pişmesini bekleyeceğiz.

Ne diyordu türkünün biri:

• Çiğ yumurta soyulmaz...

 

Öyle, gerçekten öyle!