ÖZELLEŞTİRMENİN HATALARI

İSMAİL VERGİLİ


Özelleştirme nedir? Neyi, nasıl özelleştirmek gerekmektedir? gibi sorulara yanıt vermeden önce, Türk Tarihine bir göz atalım. 20. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nin durumuna bakalım. Balkan ve Birinci Dünya Savaşı sonunda Türk Halkı savaşları kaybetmiş, yorgun ve yoksul duruma düşmüştür. Dogma düşünce ve inançla kaderciliğe teslim olmuş köleleştirilmiştir. Aklın ve bilimin yolundan gitmeyip adeta tebaalaştırılmıştır. Oysa Batı (Avrupa ve Amerika) aklın yolunu seçmiş, bilimsel çalışmalarla sanayi ve teknolojik gelişmesini tamamlamıştır. Kalkınmanın gereği gereksinimi olan enerji kaynaklarına yönelerek, Osmanlı topraklarına göz dikmişlerdir. Bu nedenle de aralarında anlaşarak, Osmanlı topraklarını paylaşım planları yaparak, Padişah Hükümetine “SEVR BARIŞINI” kabul ettirmişlerdir. Böylece Osmanlı topraklarını işgal etmişlerdir.
Ezelden beri özgür ve bağımsız yaşamış olan Türk Milleti, bu kötü duruma boyun eğmemiş, vatanını ve milletini canından aziz bilen kahraman Türk evlatları, Mustafa Kemal’in önderliğinde birleşip, “Ya İstiklal, Ya Ölüm” parolasıyla “SEVRİ” reddetmişlerdir. Emperyalist Avrupa ve işbirlikçi Padişah Yönetimi ile savaşarak, Türk Kurtuluş Savaşını kazanıp “LOZAN BARIŞI” ile, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurup taçlandırmıştır. Varlığını bütün dünyaya kabul ettirmiştir. Bu başarıya ulaşan Türk Halkının bir dikiş iğnesini yapacak sanayisi de yoktu. Fakat Türk’ün kahramanlık iman gücü ile özgür ve bağımsız yaşama azmi vardı. Bu azim ve güçle yendi Yedi Düveli.
Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının düşünce iş birliğiyle ülkenin kalkınması için çağın gerektirdiği bilimsel çalışmalara yönelindi. Eğitim alanında aklın ve bilimin yolu seçildi. Çeşitli Cumhuriyet Devrimleri yapıldı. Ülkenin üzerindeki kara bulutlar dağıldı. Ülkenin üzerine İstiklal ve İstikbal güneşi doğdu. Atatürk, “Silahla kazanılan zafer, Ekonomik zenginlikle taçlandırılmazsa, hiçbir anlam taşımaz.” demiştir. Devlet- Millet el ele, Karma ekonomi modeliyle, Kamu İktisadi Devlet Teşekkülleri oluşturuldu. Yurdun dört bir yanında çeşitli fabrikalar kuruldu. Türk Köylüsü iş sahibi ve aş sahibi oldu. Kalkınma köyden başladı. Atatürk, “Milletin hakiki efendisi gerçek müstahsil (üretici) olan Türk Köylüsüdür.” demiştir. “Yerli malı yurdun malı, her Türk onu kullanmalı.” politikası düstur olarak kabul edilmiştir. Bu politika ile Atatürk, on beş yıllık kısa dönemi içinde bir dikiş iğnesini yapamaz yokluklar içinde iken, kendi uçağını kendi yapar hale gelmiştir. Üretilen uçaklar, İspanya ve Hollanda’ya satılmıştır. Dünya ulusları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu gelişme hızı karşısında hayran kalıp, parmak ısırmışlardır. Dünya devlet adamları, Atatürk’ü yakından tanımak için Türkiye’ye gelmekte adeta yarışmışlardır. Atatürk’e dil uzatan ve onu karalamaya çalışan zihniyete derim ki: Atatürk’ü tanımak için, bu yabancı devlet adamlarının Atatürk hakkındaki düşünce ve sözlerini okuyun da, ahde vefa da acze düşmeyin ve ihanet içinde olmayın derim. Örnek olarak ta Filistin lideri Yaser Arafat’ın sözlerini okurlarımla paylaşmak isterim. Yaser Arafat, Türkiye’yi ziyaret ettiğinde şöyle demişti: “ …Türk Milleti yatsın kalksın da, Mustafa Kemal Atatürk’e dua etsin. Çünkü bizim Atatürk gibi bir liderimiz olmadı. Filistin halkı öldüğünde defnedilecek ve mezar olarak kullanılacak bir avuç vatan toprağı kazanmak için savaşıyoruz. Türk Ulusu, Atatürk’e ne kadar dua etse gene de azdır.” demiştir.
Şimdi asıl konumuz olan ÖZELLEŞTİRMEYE dönelim. Cumhuriyetin kazanımları ile gelişip zenginleşen Özel Sektör (Tekelci Sermaye) ülke yönetiminde her zaman söz sahibi olmuştur. Zaman içinde Cumhuriyetin kazanımları olan (KİT)’lerin Devletin sırtında bir kambur olduğu ortaya atılmış. Her zaman bu fikir gündemde taze tutulmuştur. Bu kurum ve kuruluşların başına yönetici olarak atanan kişiler, kurumun zarar etmesi için bilinçli olarak çaba harcamışlardır. Böylece KİT’lerin satılma fikri gündemden hiç düşmemiştir. Basın yoluyla da bu fikir topluma pompalanmıştır. Bu çalışmalar 1950’li yıllardan, 1983’lere kadar KİT’lerin satılmasının fikri olgunlaşmış ve artık satılma zamanı gelmiştir. Anavatan Partisi iktidarında Turgut Özal zamanında 3291 sayılı Özelleştirme Kanunu 3 Haziran 1983 tarihli ve 19126 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Böylece KİT’lerin satışları başlamıştır. Bu satıların amaçlarını birkaç madde halinde okurlarıma sunarak, düşünmeye davet ediyorum…
1- Serbest piyasa ekonomisini güçlendirmek.
2- Servetin halka yayılmasını sağlamak.
3- Ekonomide verimliliği artırmak.
4- Piyasa güçlerinin daha güçlü çalışmasını sağlamak.
5- Sermaye piyasasını geliştirmek.
6- Sına-i mülkiyetin tabana, halka yayılmasını sağlamak.
7- KİT’lerin tekelci uygulamasına son vermek.
8- Modern teknolojinin transferini artırmak.
9- Sanayide kamu ve özel kesim dengelerini sağlamak.
10- İş gücü üretkenliğini artırmak.
11- Yabancı yatırımcıyı teşvik etmek.
12- Üretken özel kesimin gelişmesini sağlamak. Gibi daha pek çok amaç sıralamak mümkündür.
Sevgili okurlarım bu amaçlar üzerinde düşünelim. Hangi maddenin içeriği halkın mutluluk ve refahına yönelik paylaşım sağlamıştır? Satılan KİT’lerin satışından kim ne kadar pay almıştır? Cumhuriyetin kazanımları gene Özel Sektöre ve de özellikle de yabancı sermayeye satılmıştır. Satılan KİT’lerden elde edilen gelirlerin halkın mutluluğuna yönelik yatırımlarla, istihdam yaratılarak, işsizliğe ve yoksulluğa çare aranmış mıdır? Satılan bu kamu kuruluşları kimlerin işine yaramıştır? Düşündünüz mü hiç? Pazarlanan Türkiye’nin ve babalar gibi satılan KİT’lerin kimlere satıldığının listesini okurlarıma sunuyorum.
Türk Telekom…....Arabistan’a Satılmış
Telsim………….......İngiltere’ye  Satılmış
Kuşadası Limanı……..İsrail’e  Satılmış
İzmir Limanı…......Hong Hong’a Satılmış
Araç Muayene İşi……Almanya’ya Satılmış
Başak Sigorta…………..Fransa’ya Satılmış
Adabank……….............Kuveyt’e Satılmış
İETT Garajı……………..Dubai’ye Satılmış
Avea……...................…Lübnan’a Satılmış
Pektim……….........…….Azeri’ye  Satılmış
Rakı………………...….Amerika’ya Satılmış
Finansbank…........Yunanistan’a Satılmış
Oyakbank………..…...Hollanda’ya Satılmış
Denizbank……….....Belçika’ya  Satılmış
TürkiyeFinasbank…… Kuveyt’e Satılmış
TEB……………………..Fransa’ya Satılmış
Cbank……………………..İsrail’e  Satılmış
MNGBank……………….Lübnan’a Satılmış
AlternatifBank……..Yunanistan’a Satılmış
Dışbank………………Hollanda’ya  Satılmış
fiekerbank…………Kazakistan’a  Satılmış
Yapı Kredi’nin yarısı İtalya’ya,
Türkcell’in yarısı……Fin ve Rus’a Satılmış
Beymen’in yarısı….....Amerika’ya Satılmış
Enerji Sanayinin yarısı..Avusturya’ya
Garanti Bankın yarısı Amerika’ya Satılmış
Eczacıbaşı İlaç…....…Çek Cumh. Satılmış
İzocam……….............Fransa’ya  Satılmış
TGRT(Fox)………...…Amerika’ya Satılmış
Demirdöküm……….Almanya’ya Satılmış
Döktaş……………......…Fransa’ya Satılmış
Süper FM………...……..Kanada’yaSatılmış
Bu listeden başka daha pek çok Cumhuriyetin kazanımları satılmıştır. Bunlar:
Türk Hava Yolları, Tübraş, Et-Balık Kurumu, Seka, fieker Fabrikaları, Sümerbank, Etibank, Seydişehir Alüminyum Tesisleri, ve daha pek çok kuruluşlar satılmıştır. Bu Kamu kuruluşları, toplumun sosyal yaşamında istikrarlı ve düzenli yaşamasını sağlardı. fiöyle ki: Özel Sektör ürettikleri mallara zam yaptıkları zaman, Halk o ürünleri almaz, doğruca Sümerbank mağazalarına gider, ailesinin yıllık ihtiyacı olan kumaş ve giysileri taksitle alınırdı. Böylece istikrarlı bir denge unsuru oluşurdu toplumun hayatında. KİT’lerin satılması kimlerin işine yaradı dersiniz?
fiimdi de Milli Piyango, Oto Yolları ve Köprülerin satışı düşünülüyor.
Özelleştirilenlerin içinde en acısı da şehit kanıyla sulanmış Vatan Toprağının ve Doğanın Anadolu’ya bahşettiği akarsularımızın satılmasıdır. Adana’nın Pozantı İlçesinde Orta Torosların fieker Pınarının Hayat Suyu Fransızlara satılmıştır. Marketlerde satılan bu “Hayat Suyunun” gelirleri Fransa’ya akmaktadır. Oysa su hayattır. Su candır. Su namustur. Toprak anadır. Toprak namustur…
Sevgili okurlarım, buraya kadar anlattığım özelleştirilen ve satılan Kamu Kuruluşlarının hangisinde yoksul Türk Halkının satın aldığı pay vardır? Ben almadım. Alamadım da. Sizler aldınız mı? Öyle sanıyorum ki; 70 milyonun 69.5 milyonu da almamıştır ve de alamamıştır. Aziz Türk Milleti, Cumhuriyetin bu kazanımlarına ve ulusal değerlerine ne zaman sahip çıkacaksın? Yoksa yoksulluğu ve köleliği kader mi bileceksin? Senin genlerinde kölelik yoktur. Senin genlerinde özgürlük ve bağımsızlık erdemleri vardır. Üretmeden tüketmek, yoksulluğu ve köleliği kabul etmektir. Emperyalizme uşak olmaktır. Kapitalizmin (Emperyalizmin) iki yüzü vardır. Birinci pembe ve şirin görünen yüzü “Liberalizmdir.” İkinci yüzü toplumları köleleştiren, ölüm getiren ve kan kokan  “Faşizmdir”. Oysa Türk Milletinin kaderi hiçbir zaman uşaklık ve kölelik olmamıştır. Olamaz da. Ey Türk Milleti! Geleceğinin istikbaline ne zaman sahip çıkacaksın?