ÖZLÜYORUZ...

 

 

EH… Bir tanem…

Bu hasretlik ne kadar zormuş.

Hele gidip de gelemeyeceğini bile bile hasret kalmak…

Bu hafta neler oldu neler bir bilsen.

Memleketin altını üstüne getirdiler.

Kazdıkça derinlerde. Bir takım işaretler bulmak için köstebekler türettiler inan.

Ne ülkeymişiz be…

Yediler bitiremediler.

Vurdular bitiremediler.

Ekonomiye el attılar, bölük bölüğü böldüler, hallaç pamuğu gibi attılar, çökertemediler.

İçeriye ajanlarını soktular, ikilik yarattılar,  halkı bir birinden soğutamadılar.

İşbirlikçilerini el üstünde tutup devamlı pış pış yaptılar, kimseyi uyutamadılar.

Bir harmandır, yığdık sapları üst üste, kurutuyoruz.

Sıra elemeye gelecek.

Sen anladın ne demek istediğimi bir tanem.

Harmanı bitiriyoruz.

Sıra saman içerisindeki iğneleri bulmaya geliyor. Bakalım bula bilecek miyiz?

Halbuki iğneler, ap açık meydanlarda gezeliyorlar.

Önlerine gelenlere batıp duruyorlar. 

Bazen düşünüyorum da, hayatta hiç anlaşamadığım ve de sevemediğim Aziz Nesin’in söylemleri akılma geliyor da, adama haksızlık ettiğimizi düşünüyorum. Ama utancımdan “1 adam haklıymış yahu” diyemiyorum.

Zaten ben Aziz Nesin’in söylemlerini üzerime hiç alınmamıştım ve alınmıyorum.

Be hafta ilçede bir partimizin genel kurulu vardı. Ben de katıldım.

Gelen misafirler arasında eski bakanlar ve milletvekilleri de vardı.Yani, bu güne kadar ülkeyi idare eden insanlar gelmişlerdi ve en ön sıralarda yerlerini almışlardı.

Seçimler bitip konuşmalar başladığında ellerine mikrofon alan bu seki bakan ve vekillerin söylediklerini şaşırarak ve de hayretler ederek dinledim.

Aman yarabbi, bu ne konuşmalar.

Sanki  seksen yıldır ülkeyi kendileri idare etmemişler gibi bir konuşuyorlar. Ellerinden mikrofonu almak ne mümkün.

Konuşmalarını döndürüp, dolaştırıp hani seninde korku ile izlediğin hükümete getirtiyorlar, bütün veballeri onuşların üstlerine atıveriyorlar.

Bir tanem, hani bir toplantıya katılmıştık seninle.

Orada “Neden bu hale geldik?” diyerek sorular sorulduğunda eski politikacıların bencilliklerin eleştirim onları yerden yere vurmuştuk ya.  İnan, burada da kendimi zor tuttum.

Ya bu insanların hiç mi yüzleri kızarmıyor.

İnsanlar kendilerine hizmet edenleri daima başlarının üstünde tutmuşlar,  onları sırtlarından aşağıya indirmem, işlerdi.

Ama öyle bir an geldiydi ki, artık “ inin sırtımızdan” diyerek,  millet silkeleyip atmıştı bunları sırtlarından.

Ama konuşmaları hiç de hatayı biz yapmıştık gibilerinden değildi.

Hatta bazıları halen, bir seçim olsa da bir daha seçilsem düşüncesindeydi.

Atalarımızın söylediği sözleri unutmuşa benziyorlardı ve kızarmadan  bir takım yerlere laf yetiştirmeye çalışıyorlardı.

Hiç demiyorlar ki “Yahu bizler hata yaptık, bizler merkezde iken bir birimizi yedik, mıncıkladık, çekemediklerimizin ayaklarının altına mıcırlar döktük, bu yüzdende millet bizden soğudu ve yerimize şimdi şikayet ettiğimiz insanları gelip oturttu.”  Böyle diyemiyorlar.

Bir de bir tanem, son gelişmeler pek iç açıcı değil.

Yıllarda bir birlerine silah çekerek vatan müdafaasını yapan insanların aslında yıllardır yan yana olduklarını , aynı düşünce içerisinde olduklarını kamu oyuna aktarıyorlar.

İddianamelerde açıklanman hususlar, o  insanların suçlu olduklarını mı gösteriyor artık yüce yargımız karar verecek.

Ama bizim inancımız  yine memleket içerisinde  kirli parmakların dolaştığı.

Yerel basın da ne yaptığını bilmiyor artık bir tanem.

Basının özgürlüğü kalmamış gibi artık.

Şimdi burada olsaydın,kesinlikle bana bırak bu işi diyerek baskı yapardın.

Yerel yönetimleri daha iki yıl evvelinden yeren, haklarında en ağır hitamları kullanarak karalayan basın elemanları, Sayın Demirel’in  yolundan gidiyorlar.

“Dün dündür, bugün bugündür” mantığında hareket ediyorlar.

Dün ne gereği vardı dedikleri yerelin ve hükümetin icraatlarına bu gün, “ Oh, ne iyi olmuş, yapılan işler ne kadar güzel, toplumun yararına, insanlığın yararına” veya “ bu yönetimi beğenmeyenler ya kördür, ya da sağır”  deme yüzsüzlüğünü yapabiliyorlar.

Yani anlayacağın bir tanem artık bu ülkenin çivisini çıkarttılar.

Ülke demokratik bir Cumhuriyet mi, yoksa siyasi korumalı polis yönetimi mi bilinmiyor.

İktidarının ayrı, muhalefetinin ayrı, yazarının ayrı, medyasının ayrı, yargısının ayrı tellerden çaldığı bir toplum olarak yeniden yaratıldık inan.

Eskileri arıyoruz bir tanem eskileri.

Eskilerin huzur dolu sokaklarını, güvenli gezilen parklarını, kapısını açık bırakarak yatan komşuları arıyoruz.

Özlüyoruz artık bir tanem özlüyoruz.

Polisle, kaymakamla, savcısı ve hakimi ile oturup, beraberce mangal yapmalarımızı özlüyoruz.

Özlüyoruz arık bir tanem, özlüyoruz komşumuzun aç yattığını duyunca, bir tencere makarna yapıp götürdüğümüz günleri özlüyoruz.

Ve ben özlüyorum bir tanem, özlüyorum. Seni özlüyorum