ROZETLERİ SÖKÜP ALMAK…

FARUK HAKSAL

 

 

Bir takım insanlar vardır, her adımlarında bir hesap ve “aldı/verdi” bilânçosu bulunur.

Örneğin bir derneğe üye mi olacaklar, mutlaka bir beklentinin peşinden seğirtmişler, ufukta, [küçük/büyük fark etmez,] mutlaka bir çıkar gözetmişlerdir.

Ya o derneğin çatısına basarak bir üst balkona tırmanmaktır amaçları ya da göğüslerine takmaya çalıştıkları bir rozetin muhtemel getirisidir gözledikleri…

Uğur Mumcu’ya üç kez milletvekilliği öneriliyor. Ve iki kez de siyasi parti başkanlığı…

Ancak her bir teklifi de nazikçe ret ediyor Uğur Mumcu.

Çünkü Uğur Mumcu’nun hedefi çıkınını doldurmak değildir.

Yaptığı iş, bir yerlere tırmanmak için kullandığı bir merdiven değildir.

O gazetecidir.

Bütün amacı, halka gerçekleri iletmek, onları aydınlatmak ve çıkar odakları tarafından kandırılmalarına engel olmaktır.

Çünkü Uğur Mumcu’nun bu halka karşı sorumlulukları vardır.

Bu sorumluluklar ona dışarıdan dikte edilmemiştir.

O, kendi erdemi içinde, aydınlık düşüncenin nedensellikleri yönünde bu sorumlulukları bizzat kendisi yaratmış ve yaşamının pusulası haline getirmiştir.

Çünkü o gerçek bir aydındır.

Aydın kişinin aydınlık düşünceli olması gerektiğini ve bunun kişisel bir zorunluluk olduğunun bilinci içindedir.

Örneğin “altı ok” onun için alelade bir parti rozeti değildir!

Uğrunda ömür boyu uğrunda mücadele edilmesi gereken önemli bir mefkûredir…

Işıktır.

Hedeftir.

Ve sürekli olarak kendisini yenileyen diyalektik bir dinamizmin eseridir.

Araştırma ve çalışma O’nun için bir yaşama biçimidir.

Gerçekten ve sahiden, “en yüce değer emektir!..”

Gerçek, Uğur Mumcu için, acıtsa da/batsa da, gerçektir. Yalın, basit, sade ve salt gerçek!..

Gerçeğin üstünü çıkar amaçlı siyaset bezirgânlıkları ile yamayarak yapılan politikaları ve bu işle iştigal eden politikacıları deşifre etmek O’nun en önemli hedeflerinden birisidir.

Yazımızın baş tarafından kendilerinden söz ettiğimiz “bir takım insanlar”ın en önemli derdi reklâmdır, ciladır, yalandır, dolandır.

Uğur Mumcu gibilerin düsturu ise, gerçektir, aydınlanmadır, uyarmadır, sorumluluktur.

O bir takım insanların işi gücü kulistir, adam kayırmaktır, görünüşte meşru izlenimi veren çıkar ortaklıkları üzerine kurulu çeteler oluşturmaktır.

Toplumun gerçek aydınlarının en önemli amacı ise, bu ülkenin bağımsızlığı, gerçek demokrasi, hukukun üstünlüğü ve emeğin hakkını özgürce aldığı “sosyal devlet”tir.

Ancak ne yazık ki, yazımızın kahramanı olan o “bir takım insanlar” yakalarını şatafatlı rozetlerle süslerler… Bu rozetlerin içeriğinde yer alan sembollerin temel    işlevi halkı kandırmaktan ve hedef şaşırtmaktan ibarettir.

İşte yapılacak ilk iş, bu kandırmacanın karşısında yer almak ve tıpkı Uğur Mumcu’nun vaktiyle yapmış olduğu gibi, siyaset bezirgânlıklarını deşifre etmek, bu işle iştigal edenlerin yakalarındaki rozetleri söküp almak ve sonuç olarak, halkın kandırılmasının önüne geçmektir.