RUFAİLER, HURAFELER VE BORSA

FARUK HAKSAL

Borsa, [denen şey] ne işe yarıyor?..

Şirketler, borsada kendi hisselerini pazarlıyorlar; vatandaş da bu hisseleri alıyor, satıyor...

Hisselerinin değeri de bu alış ve satışa göre alçalıyor, yükseliyor.

Ucuza alıp, pahalıya sattınız mı, kazanıyorsunuz.

Elinizdeki hisselerin fiyatları düştü mü de kaybediyorsunuz.

Bütün bu alıp/vermeler, satıp /satın almalar faaliyeti içinde şirketler kasalarına “faizsiz” para dolduruyorlar...

Çünkü şirket, sattığı hisse kadar parayı kasasına istif etmiş oluyor; hem de faiz ödemeden... Şirketin ödeyeceği bir tek bedel var, bu da, yıl sonunda o hisseye düşecek olan [eğer o da düşerse...] kar payı...

Mesele bu kadar basit mi?

Aslında basit… Ama işin bir de “rufailer” kanadı var…

Ülkemiz gerçekte “borsa-siyasetçi-basın” üçgeninde yönetiliyor.

Nasıl mı?.. Şöyle;

Diyelim ki Türkiye, Avrupa Birliği’ne giriş için yetkili mercilerden süre aldı…

Siyasetçilerde demeç üstüne demeç… Medya’da manşet üstüne manşet: Sanki bu olay, sadece Türkiye’nin değil, önümüzdeki yüzyılda dünyanın geleceğini dahi değiştirecek bir milat… İnsanların beyinleri reklâm çarkı içinde hiç durmadan öğütülüyor, damıtılıyor ve şekilleniyor…

Her şeyin ve özellikle de ekonominin iyiye gittiği haberleri topluma pompalıyor ve böylelikle de küçük yatırımcının borsaya para aktarması [yani hisse satın alması] sağlanıyor.

Haydaaaa… Borsa yükseliyor, etraf günlük güneşlik.

Ama hayır, acele etmeyin. Bu mutlu gelişmeden hemen birkaç zaman sonra medyada yeni kıpırdanmalar var… Ekranda Başbakan’ın bildik asabi görüntüleri… Hazret yine kızmış bir şeylere, bu kez şöyle yazıyor medya:

AB’de çetin müzakereler yapılıyor, başbakanın bavulu hazır, ekip her an havaalanının yolunu tutabilir... Ve beklenmedik gelişmeler olabilir.”

Bildiğiniz gibi sermaye oynaktır. Çalınacak ilk çiftetellide tasını tarağını toplayıp, sıvışmak eğilimindedir. Ve birden düşüveriyor Borsa… Hisseler alabora!..

Küçük yatırımcı için kıyamet günü başlıyor… Sat, emmioğlu elindeki kağıtları, sat satabildiğin kadar…Fiyatlar düşmüş, olsun, sat kurtul.

Peki…

Başbakanın bavulu ile, borsada hisseleri haraç mezat satılan Çemişkez’teki tuğla fabrikasının ne alakası var, hacı emmi?..

Bir malın maliyeti, ham madde, emeğin bedeli, makine amortismanı ve sair cari giderlerin toplamı ile oluşmuyor mu?

Hayır hiç de öyle değil. Siz ekonominin kurallarından söz ediyorsunuz. Biz ise, ekonomiden değil, daha önemli “değer”lerden söz ediyoruz. Borsa-Siyasetçi-Basın üçlüsünün proje mühendisliğini üstlendiği, “kumar masası”nın nasıl çalıştığını anlatmaya çalışıyoruz. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler...” hacı emmi, bilmem anlattırabiliyor muyuz?..

Buyurun, gidin, araştırın, göreceksiniz: sözünü ettiğimiz tarihte, bir anda yaratılan panik, belirli kağıtların fiyatını % 50’ye kadar düşürüveriyor. Borsa patlıyor! Küçük yatırımcı da, ortasından çatlıyor!

Ancak, durum, istenen (tasarlanan ve beklenen) kıvama geldiğinde, yine birdenbire ve yine ansızın, görünmeyen bir el devreye giriyor ve rufailer yine sahne alıyor...

AB ile sürdürülen görüşmeler “zafer”le sonuçlanmıştır!.. Hepimize hayırlı olsun.

Hayırlı işler ağabeyler, keseniz bereketli, siftahınız bol olsun...

Ancak… İçinde yaşanılan dönemde bu borsaya bir şeyler oldu.

Bu da meselenin bir başka yanı.

Artık borsa öyle kolay kolay ürkmüyor.

Başbakan “van münit,” diyor; Dünya’yı ayağa kaldırıyor.

Borsa, uyukladığı köşede horultusuna devam ediyor.

Ergenekon, kafes, yargı depremi, cunta, vız geliyor borsanın horultusuna…

Bir Anayasa kitapçığının fırlatılmasından koca bir devalüasyon” üreten mekanizma şimdilerde sus pus, derin ve horultulu bir uykuda…

Borsa, birileri tarafından terbiye edildi; haykırmıyor…  Sermaye yatıştırıldı, artık ürkmüyor…

Gül gibi geçinip gidiyoruz inşallah.

Bu ülkeye nazar deymesin, maşallah.

Ve var bu işte bir garabet, sonumuzu hayırlı et rabbim, bismillah