SAĞ SAPMAYI GİZLEME TELAŞINDAKİ “SOL” SAPMA...

FARUK HAKSAL

Sol içindeki hastalıklar konusunda Sovyet Devrimi’nin lideri Vladimir İliç Lenin, taa 1916 yılında kocaman bir kitap yazmıştı.
Kitabın adı, Bir Çocukluk Hastalığı: “Sol” Sapma idi.
Lenin’in kitabında altını çizdiği önemli tespitlerden bir tanesi ise, ideolojik [ve pratik] anlamda “sol” sapmanın kaynağında sağ sapmanın mevcut olmasıydı.
Bunun için de sol sapma kavramını kullanırken bu sözcüğü özenle tırnak içinde alıyor ve “sol” sapma biçiminde yazıyordu.
Çünkü bu bir sapmaydı.
Sol sözcüğünü tırnağın içine almak onun gerçek bir sol düşünce ya da eylem değil, tam tersine kökenindeki sağ sapmayı örtmeye çalışan bir çabalama olduğunu belirtmek içindi…
Lenin bu kitabı niçin yazmıştı?.. Üstelik de Sovyet Devrimi’ne yönelik mücadelelerin en hareketli günlerinde niçin böyle kapsamlı bir çalışmaya vaktini harcamıştı?..
Çünkü toplumsal mücadelenin gelişimi içinde bu kitabı yayınlamak bir zorunluluk halini almıştı.
Çünkü Sovyet Devrimi kapıdaydı ve “sol” sapma içindeki bir takım çevreler onu sağından solundan kemirmekle meşguldü…
Toplumsal mücadele içinde her zaman görülen bir şeydir bu…
Sağ ve sağ tutumunu gizlemeye çalışan “sol” sapma yönelişler her zaman olmuştur; olacaktır da…
Çünkü devrimci mücadelenin dinamik yapısı, düşünce zenginliği ve sınıf mücadelesinin her köşeye gizlenebilecek kıvraklıktaki düşmanları her zaman olmuştur ve yine de olacaktır.
Bizim Kurtuluş Savaşımız sırasında da bir grup “sol”cu, milli mücadelenin er meydanında safını tutmak yerine, İstanbul’da kalarak Elektrik İdaresi grevini örgütlemeyi tercih edebilmişlerdir. Çünkü emek-sermaye çelişkisi esastı ve bu kişiler emperyalizm olgusu içindeki emek-sermaye çelişkisini teşhis etmekten uzaktılar.
Bugünün Türkiye’sinde de bu ayrıştırıcı tutumun çok sayıda örneğini görebiliriz.
Esasında hayatın pratiği içinde “sol” ve sağ sapmaların her ikisinin de üzerinde beraberce oynaştıkları ortak bir payda vardır.
Bu paydanın adı: Bağnazlıktır!..
Okumamaktır.
Öğrenmemektir.
Ve en önemlisi de sorgulamamaktır.
Verilenlerle yetinip, önüne konan birkaç sloganı sürekli olarak tekrarlayarak, molla tavrı içinde birbiri peşi sıra hatim indirmektir…
Oysa bilimsel sosyalizm dünya kültür mirasını içinde barındıran aydınlık, sorgulayan, eleştiren ve sürekli gelişen ilerici bir dünya görüşünün merkezinde yer almaktadır.
Ama bağnazlık, hangi etiketi üzerine yapıştırırsa yapıştırsın, bilimsel sosyalizmin temsil ettiği aydınlık düşünceyi tökezleten, onun yaşam içinde gerçekleşmesine engel olan ve insanın, aydınlık kafalı bir birey olarak gelişmesine set çeken bir gerici tutumdur.
Sağ düşünce içinde de bu eğilimler mevcuttur.
Ama sağ düşünce, yapısı itibariyle bu eğilimlerle çelişmez, tam tersine bu eğilimlerin birleşmesinden oluşan bir siyasi akımdır.
Aydınlık bir düşünce sistemi içinde aydınlanan her kafa sorgulama özgürlüğüne sahip olmalıdır.
Bu özgürlüğün önündeki engeller, sözünü ettiğimiz aydınlığı karanlığa doğru gerileten bağnazlıklardan ibarettir.
Her şey tartışılabilmelidir.
Düşüncesini dile getirmeye çalışan her birey, o mecliste bulunanlarca saygı, sessizlik ve dikkatle dinlenmelidir.
Çünkü eskilerin deyimi ile,
- Barikayı hakikat fikirlerin çarpışmasından doğar…
Yani gerçeğin pırıltısı, düşüncelerin çarpışması sonucunda ortaya çıkabilir