SIKIYOR MU?..SIKMIYOR MU?..

FARUK HAKSAL

 

Bir maddenin ağırlığını illaki yanlış ölçmek isterseniz, ne yaparsınız?.. Örneğin, terazinin ölçüsünü bozarsınız...

Bir yolun uzunluğunu illaki yanlış ölçmek istediniz, ne yaparsınız?.. Örneğin, ölçüm aletindeki metrajı bozarsınız. Didim’den, Aydın’a kadar olan yolu bizim alet 5 kilometre olarak göstermez mi?... Gösterir; tombala başardınız.

Demek gerçeği saptırmanın, 3’ü, 5 göstermenin; kırmızıyı sarı, siyahı ak belletmenin en kolay yolu ölçüleri bozmak, değerleri yerinden oynatmaktan geçiyor...

Gelin, örnek olarak, toplumsal ölçütlerimizden bir ikisine şöyle bir göz atalım…

- Ulusal Egemenlik ne demek?..

- Milli Hâkimiyet, demek...

- Peki, o ne demek?

- Hâkim olmak... Peki, neye hâkim olmak?

- Bir ulusun, yani milletin, kendi kaderine hâkim olmasına, ulusal egemenlik deniyor. Uluslar, yani milletler, bu egemenliği, vekâlet yolu ile oluşturdukları meclislerle, ülkelerinin gündemine aktif katılımları ile yönlendirdikleri eleştiriyel tavır, tepki ya da duruşları aracılığı ile kullanıyorlar...

- İşte 23 Nisanlarda, çocuklar onun için, bir günlüğüne başbakan ya da belediye başkanı oluyorlar.

- Ne alakası var?

- Birçok bakımdan, birçok şeyle alakası var...

Demek ki, bir ulus, öncelikle, kendi kaderine hâkim olacak... Bu şart!

Kendi kaderine egemen olamayan bir ulusun, geleceği ve hatta varlığı tartışma konusu yapılabilir... Zaten, bu tartışma bir sonuca bağlanamaz ise, o ulus, bu tartışmadan bir yengi ile, bir zafer ile çıkamaz ise, mesele, ileride çocuklara tarih olarak okutulan bir öykü olarak geçmişteki yerini almaya mahkumdur...

Peki, bütün bunlar doğru ise... Ülkemizin, ulusumuzun, milletimizin kaderine Türkiye halkı sahip mi?..

Türkiye’nin geleceğine şöyle bir baktığımızda, “egemenlik (gerçekten) ulusun”... mu?

Türkiye halkı, Irak’a asker gönderilmesinden yana mı? Suriye ile savaş etmeye hazır mı?. Petriot füzelerinin ülke topraklarına yerleştirilmesinden hoşnut mu?

Türk ulusu, Iraklılardan mı yana; Amerikan işgalcilerinden mi?.. Suriye halkının kardeşi mi? Yoksa Ortadoğu’nun kabadayısı Conilerin mi?

Türkiye halkı saldırgan, aç gözlü Batılı büyük şirketlerin ve onların ardındaki hükümetlerin ileri karakolu olarak Ortadoğu’daki petrol çıkarlarının maşası olmaya razı mı?..

Türk milleti, kendi ulusal çıkarları yerine, bu çok uluslu şirketlerin bilinçli fedaileri olarak kullanılmaya teşne mi?..

Haydi bir anket yapın bakalım?..

Hani şu seçimlerde ya da belli ürünlerin pazarlanmasında veya ayın golünü seçerken görüşüne başvuruluyormuş gibi yaptığınız halkın önüne, koyun bakalım sandıkları... Ne çıkacak o sandıklardan?.. Haydi!

Halk, kendi kaderine, kendi geleceğine sahip oluyor mu, olmuyor mu?... Sıkıyor mu?.. Sıkmıyor mu?... [Ayakkabınız değil!..] Sakın ha, bir yanlış anlama olmasın...

Ölçülerin değiştirildiği, ölçütlerin çarpıtıldığı, terazilere hile karıştırılıp, harama uçkur kazıldığı bir ortamda nefes alıyoruz...

Dikkatli, çok dikkatli ve çok çok tetikte olmalıyız!

Biz kendi kaderimize egemen olamazsak, onu yönlendirenlerin egemenliğini kabul etmiş olacağız.

Bu yolun sonu, tarih kitaplarının birkaç sayfasında acıklı bir hikaye olarak sonlanmaya kadar varabilir!..

İşin ciddiyetini ve önemini eksiksiz kavrayalım...  Gerçeği, yalnız gerçeği kavrayabilmek için okuyalım, öğrenelim, düşünelim, bilincimizi yükseltelim ve [mutlaka] birleşelim...