ŞİNANAY NAY!..

FARUK HAKSAL

Milletin vekillerini kim seçiyor?

Parti başkanları…

Partilerinin genel merkez binalarında bir odaya kapanıyorlar ve “milli irade”yi temsil edecek olan vekilleri birer birer saptıyorlar.

Neye göre mi yapıyorlar bu seçimi?..

Kendi kişisel hesaplarına göre… Sağ olsunlar!

Ya Bakanları kim seçiyor?

Başbakan olan parti başkanı…

Cumhurbaşkanı başbakanı seçiyor ve başbakan da, başları olacağı bakanları…

Peki yüksek yargı organları da dahil mahkemelerin hakimlerini kim seçiyor?..

Üyelerinin Hükümet [yani Başbakan] tarafından belirlenen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu…

- Dikkat dikkat!..

İşte ülkemizde uygulanan demokrasi budur!..

Ve lütfen az-biraz daha dikkat!..

İşte ileri demokrasi adına sahnelen orta-oyununun şifreleri bu basit denklemdir…

Aslında yasamayı da, yürütmeyi de, yargıyı da belirleyen ve güden Başbakan’dır!..

Ve yürürlükteki bu düzenin adı demokrasidir.

Hayır değildir!..

Peki nedir?..

İşte bu önemli sorunun yanıtında birleşmek gerekmektedir…

Millet, egemenliğin kendisinde olmadığını anlamak zorundadır.

Oysa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin duvarında “egemenlik kayıksız ve şartsız milletindir” yazmaktadır.

Ama duvarında bu önemli söz yazılı olan parlamentomuzun üyelerini halk belirlememektedir…

Ve bu hayli trajik komedi, açık seçik olarak herkesin gözü önünde sahnelenebilmektedir.

Ve halk,

- Van münit beyler!.. Bu adamlar milletin vekili ise, onları “kayıtsız ve şartsız” benim seçmem gerekiyor, diyememektedir…

Ve televizyonlar ve gazeteler ve liderler ve türlü çeşitli yönlendirmeler ve her çeşidinden “a-simetrik psikolojik dayatmalar”… Hepsi… Tümü… Ve her biri, halk “van münit” diyemesin diye omuz omuza vermiş, kol kola girmiş ve hep bir ağızdan acıklı [ve komik] bir şarkı tutturmuşlardır…

Ve halk… Böylece… Ve bir türlü… “Van münit” dememektedir!

Halkçılık, bir siyasi partimizin bayrağında yer almakta ve esen her rüzgarla birlikte bir o yana bir öteki yana salınıp durmaktadır.

Tarikatçılık, bir diğer siyasi partimiz omurgasını oluşturup, Atlantik ötesinden “zap”lanmaktadır…

Ve Türkiye ileri demokrasiye ve “nur”lu ufuklara doğru yelken açmış, önümüzdeki yerel seçimler sonrasında yeniden fırına sürülecek olan Anayasa değişikliği tartışmaları içinden yerel özerkliğe, yani bölünmeye doğru hızlı ve emin adımlarla ilerlemektedir…

“Ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğümüz” ise, tarih kitaplarında kendisine ayrılmış bulunan sıradan bir paragrafın içine yerleşmeye hazırlanmaktadır.

İşte haziran ayında önümüze konacak olan sandık böyle bir kilometre taşıdır.

Ya “van münit” denecektir o sandıkta…

Ya da, “hoppa nina ninanay ninanay nay

Şinanay nay!..