SİYASETİN DEDİ"Sİ ve KODU”SU…

FARUK HAKSAL

 

Bir “günlük”  siyaset var…

“Ahmet ne demiş?.. Ayşe ne cevap vermiş”in dedisi ve kodusu…

Bir dönemsel siyaset var…

Belirli bir süre içinde, şu yukarıdaki dedi-kodu’nun uzantısı… Ayrıntısı ve çizgisi.

Bir de stratejik siyaset!..

Yaşananların ve yaşanmakta olanın, insanlığın kültür mirasının birikimlerinden süzülerek bilime taşıdığı bir çizgiyi izleyerek yarını tasarlamak, geleceği planlamak…

Siyasetin temel esasları, yani teori, işte böyle bir stratejinin pusulasıdır.

Ve doğru siyaset, gerçekçi yorum, ancak, bilimin yol göstericiliği altında belirlenen stratejilere ulaşılarak yapılabilir.

“O ne demiş ile öteki ne cevap vermiş” siyaseti, ancak Kanal D magazini düzeyinde bir açı getirebilir insanlara…

Sayın Erdoğan, ne buyurmuş?

Sayın Baykal, nasıl çıkmış o buyurulan kelamın içinden?..

Eğer bu iki “sayın”ın fetvaları bir işe yarasaydı, Türkiye bugün başka bir yerde olurdu…

Türkiye borç batağı içinde midir?

Türkiye insanı  işsizlik ve yoksullukla göğüs göğse inim inim inlemekte midir?

Laik Türkiye Cumhuriyeti bu gün bölünmekle ve rejiminin temel niteliklerini kaybetmekle karşı karşıya mıdır?..

Peki, bu gidişin sorumlusu kimdir?

Sayın Erdoğan’dır?.. Çünkü, kendileri Sayın Başbakandır.

Sayın Baykal’dır. Çünkü, kendileri AKP’nin politikalarına rağmen iktidar olamayan, halka inanç telkin edemeyen ve güven duygusu veremeyen ana muhalefet partisinin en baş “sayın”ıdır…

Her iki sayının yaptıkları  siyaset birbiri ile aynı düzeydedir.

Biri konuşmakta, diğerini haşlamakta… Öbürü konuşmakta; ötekini kızartmaktadır…

Magazin medyası  durumu kavramış; magazinin odağını bu iki sayın üzerine kurmuştur…

Artık eskisi gibi, manken dedikodularına sıklıkla yer verilmemekte; onun yerine bu iki sayının dedi ve kodularına yer verilmektedir…

Çünkü, “reyting” bu yöndedir…

Türkiye’nin acıklı  hali, magazinleştirilmiş ve bitmek tükenmek bilmeyen bir pehlivan tefrikasına dönüştürülmüştür…

Bilim, teori, strateji ve hatta dönemsel siyaset denilen olgular katı atık deposuna atılmış… dedi ve kodu dalaşı ekranları, yazılı basın manşetlerini, Beşiktaş tribünlerini ve halkın biçare bilincinin sıvalarını kuşatmış, kemirmektedir…

Bu dikine “düşüş”te kimlerin parmağı vardır?

Kimlerin sorumluluğu?

Ve kimlerin hinlik katsayısı?..

Yanıtları düşünülmesi gereken güncel sorulardır bunlar…

Evet, bugünün sorusu bu…

Peki, ya yanıtı?..