Tandoğan’dan Çağlayan’a

KAZIM ER

Toplumların yaşamında öyle dönemler vardır ki; toplumları etkisizleştirmek için her alanda uygulamalar yapılır. Apolitik bir toplum yaratmanın bütün araçları kullanılır. 

 

80 yılında yapılan darbenin amacı, 24 Ocak kararları olarak bilinen ve toplumu ezen, gelir dağılımı adaletsizliğine neden olan iktidar uygulamalarına karşı toplumun direnç göstermesini önlemektir. O yıllarda güçlü bir toplumsal muhalefet vardı. Toplumun en geniş kesimlerini temsil eden örgütlü güçler (sendikalar ve demokratik kitle örgütleri) uygulanan ekonomik kararlara karşı, direnç gösteriyorlardı. İktidar partisi ekonomik ve demokratik talepleri bastıramadığından, toplumsal direnci önlemenin yolu da darbe yoluyla çözüldü. 

 

Daha sonra gelen iktidarlar ise toplumu apolitik hale getirmek için her tür uygulamaları gerçekleştirdi. Öncelik, örgütlü güçleri yasal değişikliler yaparak, tasviye yönüne gitti. Sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma bunlardan birisidir. Demokratik kitle örgütleriyle ilgili sınırlandırmalar getirildi.

 

Yeni dünya düzeni oluşurken, iktidarda bulunan parti, dinsel söylemleri öne çıkararak, toplum, kendi yaşamıyla ilgili taleplerinden vazgeçme durumuna düşürüldü. Çağ atlama söylemleri toplumu uyuşturdu. Yaşamında hiçbir değişiklik olmayan toplumumuz her gün basın yoluyla uyuşturulmaya devam edildi. Dini yayınlar yapan pek çok televizyon kanalları kurularak, çeşitli tarikatların güdümüne girmiş bir toplum yaratılmaya çalışıldı. Geleceğimiz olan çocuklarımızın beyinlerini yıkamak için çeşitli yayın organları devreye sokuldu. Bugün de yaş ile ilgili tartışmalar, kökeninde ekilen tohumların sonuçlarını almak için konuşulmaktadır.

 

Yeni Dünya Düzeni dediğimiz uygulamaların sonuçlarını hep birlikte görüyoruz. Cumhuriyet döneminde toplumun emeğiyle oluşturulan varlıklarımız, birer birer yabancılara satılarak, el değiştirmektedir. Ülke ekonomisi yabancılara teslim edilmektedir. Küresel ekonomi dediğimiz, gezen ve çıkar amacı güden yabancı sermaye, ülke kaynaklarını  ele geçirmeleri için işbirliği yapanlar, her gün halkın gözünün içine baka baka “Ben ülkemi pazarlıyorum” diyebilmektedir. Neyi pazarlamaktadır?   Neden pazarlamaktadır? Ülkedeki bankaları, Kit dediğimiz kamu kuruluşlarını kimler satın almaktadır?

 

Özelleştirmenin sonuçları işsizlik ve sömürüdür. Yabancılaştırılan kurumlarda çalışan pek çok vatandaşımız, kapının önüne konulmaktadır. Bugün çalışabilir nüfusumuzun beş kişisinden birisi işsizdir. Bir tarafta Avrupa Birliği’nden söz edenler, amaçlarının Avrupa Birliği’ne girmemek olduğu da ortaya çıkmıştır. Bir tren düşünün güya batıya gitmeye çalışıyor. Ancak içindeki yolcular doğuya gitmeye çalışmaktadır. Doğunun yaşam biçimini benimsemi?ş bir iktidar tarafından yönetildiğimiz açıktır. Bir tarafta ‘Ilımlı İslam’ söylemleri bir tarafta Avrupa Birliği söylemleri. Dört buçuk yıldır iktidarda bulunan AKP, Türk toplumdan onay göremeyecektir. Türk Toplumu, AKP’ nin arkasındaki siyasi desteği açık açık görmektedir. AKP’den Cumhurbaşkanı adayı gösterilince, İMKB’nin birden tavan yapmasının arkasındaki gerçeğin nedeni ne olabilir? Tarımdan geçimini sağlayan çiftçilerimizin yetiştirdikleri ürünlerinin fiyatını düşük tutarak, yok etmeye çalışmanın altında yatan acı gerçek, zaten borç batağında yüzen çiftçimizin elindeki arazilerin bazı yabancı şirketler  tarafından ele geçirilmesi değil midir? Esnafın durumu zaten ortadadır. Yaşadığımız ilçemizde kapanan kepenk sayısının ne kadar olduğunu hemen kolayca öğrenebiliriz. Ülkemizde bu oyunlar oynanırken, bu ülkede yaşayan onurlu kişilerin yaşananları seyretmesi, bana ne deme şansı yoktur. Mevcut iktidar, ülkemizdeki temel değerleri yok ederek, Türk Halkının yaşam şeklini değiştirerek, Laik, Demokratik sosyal hukuk devletini kısacası Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyet’in de istedikleri şekilde bir yapıyı oluşturmaya çalışmaktadır. Tuzu kuru olanlar, kendi yaşamlarını istedikleri gibi sürdürebilirler. Olanı biteni kendi gözlükleri ile görebilirler. Olan bitenden hiç etkilenmeden sürdürdükleri yaşamlarını sürdürebilirler.

 

Ancak güneşin altında ve 70 yaşında parkinson hastası, başını hiç durmadan sallayan insanımız birilerine bir şeyler anlatmak için Manisa’da, oradayd