TERAZİNİN İBRESİNE DİKKAT...

FARUK HAKSAL

İnsanın en güçlü yanı neresidir sizce?

Pazuları mı?

Kişiliği mi?

Yoksa, “ben”cilliği mi?

İnsanına göre değişir, diyeceksiniz… Bizce yarısı doğru bu yanıtın.

Öteki yarısı yanlış.

Doğrudur… Ahmet’in pazusu, Ayşe’den güçlüdür.

Doğrudur… Mehmet’in kişiliği, Meliha’dan güçlü olabilir.

Ancak, sıra bencilliğe geldi mi; orada durun.

İnsan kardeşlerimizin “ego”ları arasında bir tercih yapmaya giriştiniz mi, işiniz müşküldür.

Kimi insan bencilliğini eğitmiş, bu vahşi güdünün itici gücünden yaratıcı bir dünya oluşturmuş ve böylece ürettiği bu güçlü “potansiyel enerji”yi insanlığın yararına sunmuştur…

Kimi insan, içindeki egonun saldırılarına dayanamamış, kuruntu ve gerginliklerle eskitmiştir sinir sistemini ve sonuç: Telef etmiştir benliğini…

Kimi insan ise, ötekinin sırtına tırmanmış, berikinin kuyusunu kazmış, bir diğerinin ise, kafasına vurmuştur kendi yolunu açabilmek için…

İnsanın en güçlü yanı, ego adı verilen işte bu kaynayan kazandır…

Bütün mesele bu kazanda kaynayan enerjiyi doğru mecralara akıtabilmektedir.

Bu bitmek bilmeyen enerji, kimi insanın elinde olağanüstü bir yaratıcılığın kaynağını yaratır; kimi insanın elinde ise, vahşi, ilkel ve saldırgan bir kişilik yapısının temel harcını oluşturur…

Bencilliğin bir görüntüsü, öteki insanın “önüne geçme” biçiminde ortaya çıkar.

Bir diğer görüntü, komşunun lokmasını kapma uğraşısının kaynağındadır.

Ama ülkemizde en sık görülen biçim ise, “politika-esnafı” örneğidir.

Politika-esnafının bencilliği, “ego-santrik”tir…

“Biz” demenin içine gizlenmiş, sinsi bir “ben”cilliktir.

Politikacı, [sanki] toplum için uğraş vermektedir.

Sanki, öz-veri sahibidir.

Sanki, onlara göre ben diyenler namert kimselerdir.

Ve sanki her şey insanlık için, toplum yararına ve ülke çıkarınadır…

Oysa gerçekte bütün yolların vardığı hedef, politikacının kendi torbasına istif edeceği “oy”dan ibarettir.

Demek ki o oyu elinde tutan bizler için de öncelikli hedef, politikacı kimliğini iyi sorgulamaktır.

Sorgulama ölçü, kıstas ve kriterlerimizi doğru belirlemek ve özellikle de kullanacağımız terazinin ibresine iyi dikkat etmekten ibarettir.

Peki…  Etmezsek ne olur?..

İşte böyle, yaşar gideriz!

Yaşar gideriz…

Hepsi bu kadar!..