VURUN YARGIYA!

 

 

Cumhurbaşkanı  tarafından “jet” hızıyla onaylanan anayasa değişiklik paketi, referandum sürecini başlatacak Yüksek Seçim  Kuruluna yollandı ve YSK’ da referandumun, 120 gün sonra, 12 Eylül 2010’da yapılacağını ilan etti. Bu karar üzerine AKP, büyük ve küçük toplarıyla saldırıya geçti.

Anayasa Mahkemesinden, “Anamuhalefet Partisi Mahkemesi”  diye söz edecek kadar, hukuk devleti kurumlarına saygısı olmayan Tayyip Bey, “üstün hukuk bilgisine”  dayanarak  YSK kararı için, “Siyasi Bir Karar” fetvası verdi!

Türk Siyasi hayatına Tansu Çiller’in armağanı olan, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “mahalle Kahvesi” ağzıyla YSK’ nın, nasıl hukuk  dışı, siyasi bir karar verdiğini açıkladı!

Ben  kanun dilini iyi kötü bilirim. Anayasa’nın 97. Maddesinin son fıkrasında, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile halk oylamalarının (yani referandumun) seçim kanunu hükümlerine tabi olduğu düzenlenmiştir. Ayrıca  anayasa’da seçim usullerinde yapılacak değişiklikler, “bir yıl geçmeden uygulanmaz” denmektedir.

“Halk oylaması kararı alındıktan 120 gün sonra sandık başına gidilir” hükmü, geçtiğimiz aylarda değiştirildi ve süre 60 güne indirildi. Anayasa’nın 97. Maddesinde, “seçim kanunu hükümleri” dendiğine göre, bu değişiklik yani 60 günlük süre ancak bir yıl sonra uygulanabilecektir. Bu konu, karmaşık, hukukçular arasında görüş farklılıklarına neden olabilecek bir konu değildir. Son derece açık ve net bir kural, olması gerektiği biçimde uygulanmıştır. Ne var ki, kuralın doğru uygulanması, AKP’nin planlarına ters düşmüş ve hiçbir hukuk devletinde görülmeyecek biçimde bağımsız yargıya saldırı başlamıştır.

İnsanlar, yıllardır mahkeme önüne çıkarılmadan, ne ile suçlandıklarını bilmeden hapislerde çürüyorlar. Yüksek Mahkeme’nin yetkisindeki konulara, yerel mahkemeler müdahale ediyor, dava açıyor, başsavcılar tutuklanıyor. Hangi mahkemenin kararına dayandığı bilinmeyen telefon dinlemeleri, özel hayata saldırılar olağan işlerden sayılıyor. Bu konuda konuşmaya, hak aramaya kalktığınızda da, bağımsız yargıya müdahale ile suçlanıyorsunuz.

Ama Tayyip Bey, Danıştay’ın, bir belediye ile ilgili aldığı karara, “Bırakalım da, Belediyeleri Danıştay idare etsin” gibi, hukuk tanımaz laflar edebiliyor. Sonra bu hukuk tanımazlığı o kadar ileri götürüyor ki, şunu söyleyebiliyor; “120 gün olsun, biz buna da hazırız, Ramazan ayı boyunca, iftarlarda, sahurlarda biz de referandum çalışması yaparız!” Mübarek Ramazan ayını, siyasi emelleri için kullanacağını söylemekten çekinmeyen, bu arada Anayasa ve Siyasi Partiler Kanununa göre suç işlediğini dahi bilemeyen hukuk uleması!

Tüm bu gelişmeler, “faşizmin ayak sesleridir”. Siz, hiçbir konuda konuşamayacak, hakkınızı arayamayacaksınız ama iktidar, her kurumu ayaklar altına alabilecek, istediği baskıyı kurabilecek…

Üç gün önceki yazıda, “resmin bütününü görmek gerek” diye yazmıştım.

Türkiye üzerinde büyük bir oyun oynanıyor. Devletin tüm kurumları sırayla çökertiliyor. CHP’ye yapılan operasyon ise bunların son oyunudur. Baykal’ı aşamayacaklarını düşünenler, onu ekarte etmek istediler ve başarılı oldular.

AKP ile mücadele eden siyasi partilerin yanıldıkları en önemli konu, AKP’yi normal bir siyasi parti gibi görmeleridir. AKP yalnızca bir siyasi parti değil, aynı zamanda bir Cemaat ve Tarikatlar Birliği’dir. Yapılan siyasi mücadeleye diğer siyasi partiler, “hizmet yarışı” olarak bakarken, AKP Yönetimi, Dar-ül Harp olarak kabul edilen bir ülkenin, Dar-ül İslam  yapılması gibi bakmaktadır. Bu yüzden her türlü tuzak, tezgah, desise, işbirliği ve takiyye  onlar için geçerlidir.

Lütfen artık gerçeği görelim ve herkese gösterelim. Ne diyordu Efes Pilsen ve Coca Cola İçecek’in Başkanı Sayın Tuncay Özilhan; “nereden, nereye geldik”!!!

Ne hale düştük dememek için, Anayasa Mahkemesi eğer kendisine yapılan müracaatı inceleyip iptal etmezse, bizler yani Türk Milletinin her ferdi, birer siyasi parti gibi çalışıp, ülkeyi tek kişi faşizmine götürecek anayasa değişikliklerini, millete kabul ettirmemek için çalışacağız.