YOKSULLUĞUN GETİRDİKLERİ

TÜİK’in sosyal kesimlerin durumu ile ilgili yaptığı araştırma ve ortaya çıkan sonuçları ile CHP’nin “aile sigortası” son günlerde çeşitli medya kuruluşlarında tartışılmaya başlandı. Oysa iktidara göre Türkiye gelişip-kalkındı. Ancak devletin resmi kuruluşu TÜİK’in yaptığı açıklamaya bakarsak, toplumun %20’lik üst tabakası ile alttaki %20’lik kesim arasında gelir farkı tam 8,5 kata çıkmış. Yani son 8,5 yıl içinde alt tabaka %850 fakirleşmiş. Yine TÜİK’e göre üst tabaka milli gelirin %48’ini alırken, alttaki fakir kesim ancak %5’ini alıyor.

Ortaya çıkan bu sonuç tokat gibi birşey!..

Aşağıda öyle bir kesim var ki, beslenemiyor, çocukların eğitim masraflarını karşılayamıyor, derme çatma binalarda, gecekondularda oturuyor, ev eşyasını değiştiremiyor, yeni giysiler satın alamıyor, tatil yapamıyor. Kısacası kesimler arasındaki bu uçurum, birkaç kelime ile anlatılacak bir husus değil.

Sosyal tabakalar arasında meydana gelen bu uçurum, şu rakamlarla daha net şekilde belli oluyor.

2002’de SGK açığı 8,3 milyar idi,

2010’da SGK açığı 30,5 milyar oldu.

2002’de iç borç 149 milyar idi,

2010’da iç borç 347,3 milyar oldu.

2002’de kamu net borcu 200 milyardı,

2010’da 313 milyar oldu.

2002’de 8 dolar milyarderi vardı,

2010’da 39 dolar milyarderimiz oldu.

2002’de açlık sınırının altında 374 bin kişi vardı,

2010’da 1 milyon 894 bin kişi var.

2002’de 5 milyon 160 bin kişi yoksulluk sınırı altında yaşıyordu,

2010’da 12 milyon kişi.

Şu an 40 milyon 896 kişi borçlu, kredi kartı borcu ise 41,4 milyar. Tüketici kredisi 114 milyar, bireysel kredi 200 milyar ve toplamda insanlarımızın bankalara borcu yaklaşık 505 milyar lira.

Bu resmi araştırma sonucundan toplumun giderek nasıl fakirleştiğini, ne şekilde görüyoruz. Gelir gurupları arasında meydana gelen bu uçurumun elbette bir nedeni var. Ancak bu tabloyu kadere bağlamak yanlış. Çünkü Türkiye, işsizliğin çok yüksek olduğu bir ülke. Ve yoksulluk da bu işsizlikten kaynaklanıyor. Ama bir de bakıyoruz “büyüdük” lafları uzun süre Türkiye’nin gündeminde konuşulup duruyor. Görüntülü ve yazılı medya kuruluşlarında ”ihracatımız işte şu kadar arttı” gibisinden açıklamalar yapılıyor. Ama kimse dönüp arkasındaki ithalat rakamına bakmıyor. İhracatın ithalatı karşılama oranı şubat ayında % 54’e düşmüş, kimse bundan söz etmiyor. Ancak milli gelirin 15 bin dolara çıktığından söz ediliyor. Ama fakirlik, her yıl biraz daha artıyor. Özellikle her seçim dönemlerinde sadaka mantığı ile yapılan gıda yardımları, alt kesimi içine düştüğü fakirlikten kurtaramaz. Üstelik bunlar siyasi amaçlarla yapılan yardımlar. CHP’nin aile sigortası bu sıkıntıyı ortadan kaldırır mı, bilemem. Ancak bu tür bir yardım modelini doğru buluyorum. Çünkü bu model çıkarılacak kanunla sosyal bir hak haline geliyor. Yani eşit koşullarda, eşit yardım modeli. Ancak bütçe açığı vermeyen bir uygulama olmalı. Zaten bireyleri, sadaka mantığı ile yardım yaparak bu topluma kazandıramayız. O zaman ülkede bir tembeller ordusu yaratırız. Yardım yapılan kesimlere iş imkanları da yaratılmalı, bulunan işlerde çalışmayanların yardımları kesilmelidir.

Bahçeşehir Üniversitesi’nde Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ve araştırma gurubunu oluşturan ekibinin 21 Şubat 2011 tarihinde yayınlanan araştırma raporu, şu hususlara yer veriyor; Kırdaki yoksulluk oranları alt guruplar itibari ile incelendiğinde şu üç saptamayı yapmak mümkün görünüyor.

1- Yoksullukta en büyük artışlar işsizler ve ücretlilerde gözlemlenmektedir.

2- Kendi hesabına çalışanlar arasında az da olsa yoksulluğun azaldığı anlaşılmaktadır. Kırda çalışanların çoğunluğu çiftçilerdir. Kalanların büyük çoğunluğu da geleneksel kasaba esnaf ve sanatkarlarıdır.

3- Tarımda yoksulluk belirgin ölçüde düşerken, sanayi de ve hizmetlerde büyük artış göstermiştir.

Bu saptamalardan yola çıktığımızda kriz ve yoksulluk ilişkisi bakımından, krizin kasabaları daha çok vurduğunu görüyoruz.

Ekonomik koşulların seçmen davranışlarını belirleyici olduğunu düşünürsek, krizde yoksullaştığı belirlenen seçmenler acaba hangi siyasi partiye oy verir? Kendi kendime sorduğum bu soruyu yine kendim yanıtlayayım. Toplumun geniş kesimlerinde meydana gelen yoksulluğun oy dağılımı üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu tezini güçlendiren bir gerçektir.

YENİ EKONOMİK VERİLER

Türkiye istihdama yönelik yatırımlar yapmadığı sürece, işsizlik sorununu çözemez. İşsizlik sorununu çözemeyen bir ülkede sınıflar arasındaki uçurum, daha derinleşir ve orta kesim tamamen yok olur. Özellikle son bir ay içinde petrol fiyatlarının % 12 artması, enflasyonu da beraberinde getirebilir. Son günlerde enflasyon konusunda negatif haberler gelmeye başladı. Enflasyonun yukarıya doğru hareket edeceğini gösteriyor. Enflasyonun diğer bir habercisi ise üretici fiyatlarındaki %10,5 artıştır. Ayrıca içerideki firma ve işadamlarının döviz alımı yapması döviz kurunun daha da artacağını, 1,65 ve daha yukarılara tırmanacağını gösteriyor.