Zor Günler Yaşıyoruz

E. TURGUT TEKİN

 

 

Türkiye, son yılları zor günler yaşayarak geçiriyor. Bir yanda PKK, bir yanda ERGENEKON, diğer yanda HİZBULLAH ve EL-KAİDE örgütleri devletimizi yıkmaya ulusal bütünlüğümüzü parçalamaya çalışıyorlar. Sanki Birinci Dünya Savaşı’nın öncesinde yaşar gibiyiz. Televizyon haberlerini izlemek bile istemiyorum. Her gün ya siyasi kavgalar, ya da yasa dışı örgütlerin yaptığı mantık almaz olaylar. Ne zaman biter bu kara günler. Ne zaman kardeş kardeşi öldürmekten vazgeçerek insanca, barış içinde yaşamaya başlarlar?

Ülkemizi ekonomik ateş alev alev yakarken, biz hale birbirimizle savaşmaya çabalıyoruz. Bu ülke buna layık değil. Bu ülke kardeş kanlarının sel olup aktığı arane olmamalı. İnsanlarımızın artık güveni kalmamış. ADIMLARINI ATARKEN, “YAKLAŞTIĞIM İNSAN ACABA HANGİ ÖRGÜTÜN ADAMI?”  diye kara kara düşünüyor. İnsanlar, ekonomik bunalımla mı uğraşacak, yoksa bir de bu gibi olumsuz olaylarla mı boğuşacak? Politikacıların böyle günlerde birleşip, kafa kafaya vererek sorunları çözecekleri yerde, onlarda birbirlerine girerek, olaylara çözümsüzlük katıyorlar. Oysa millet onlardan çözümsüzlük değil, çözüm üretmelerini bekliyor.

Esnafın, çiftçinin, sanayicinin, emeklinin, memurun, işçinin durumu içler acısı. Borçlar gırtlağa dayanmış. İflaslar, icralar, işsizlik altından kalkılamaz boyutlara ulaşmış, bizim hükümetin başı hele “Hamdolsun, teğet geçti!” diyor. Sayın Başbakan orta direk bel verdi, tavan çökecek, bu direği ayakta tutamazsanız, tavan tabanla birleşir, enkazın altında kalanları kurtarmak imkansız hale gelir. O zaman bu ülkeye ve bu ülke insanlarına çok yazık olur. Boşuna dememişler, “Gemi su alınca yolcuların hepsi etkilenir” Hepimiz aynı geminin yolcuları olduğumuzu asla unutup, altın yumurtlayan tavuğu kesmemeliyiz. Herkes şunu iyi bilsin ki bu ülkeyi ayakta tutan orta direktir. Orta direk çökerse tavan çok çabuk yıkılır. İnsan, su ve ekmekle yaşar. Suyu zaten var. Ekmekte nasıl olsa bulur. Ya tavan ne yapar? Ete, süte, rakıya alışmış bu lüks hayatın mensupları ne yer, ne içerler?

Rahmetli Turgut Özal, ülkemizi ticarete, refaha ve paraya alıştırdı. Bu uğurda uzak doğuya, Orta Asya’ya kadar gidiyor, yeni pazarlar arıyor ve buluyordu. Para ile satış yapamasa değişimle yapıyor, üreticinin haklarını koruyor, üreten insanlara daha çok üretmeleri için güven veriyordu. Onlarda üretiyor, çalışıyor, çalıştırıyorlardı. Bugünkü hükümet, kendisini Özal’ın misyonu sayarken, Özal’ın izlediği politikayı ve performansı ortaya koya biliyor mu? Bence ne yazık ki, hayır. Bunlar bir şey bellemişler. “Kriz küreseldir, her yerde kriz vardır” Bence bu düşünce yanlıştır. Bir yıl kurak gitti diye tarlalarımızı ekmezsek, elbette aç kalırız. Amaç aç kalmamak için, kriz miriz demeden çalışıp üretmek zorundayız.

İş Bankası Genel Müdürü Sayın Ersin Özince diyor ki; “Sıkıntılı günlerde halkımıza yardımcı olalım, onları sıkboğaz etmeyip destek olalım ki ülkenin çarkı birlikte dönebilsin” Bu güzel düşünceye katılmamak elde değil. Dileğim bütün bankalarımızın üst ve alt düzey yöneticileri bu görüşe katılır ve benimserler.

Ben, bu dönem meclisteki vekilleri iktidarda olduğu gibi muhalefette de zayıf buluyorum. Etkili bir muhalefet yapamıyorlar. Meclisi çalıştırıp, problemleri çözmeye gayret sarf etmiyorlar. Oysa bu tutum hatalıdır. İktidar kadar, muhalefetinde sorumlulukları vardır.

Milletin onlardan beklentisi, el ele vererek, kurtuluş savaşı yıllarında olduğu gibi bu zor günlerde de çabalayarak, krize, işsizliğe bir çare bulmaları. Allah bu zor günlerde hepimizin yardımcısı olsun.