Bireysel Bilinç - Corena – Toplumsal Bilinç

Biraz önce televizyonda ana haber programını izledim. Hemen oturup bu yazıyı kaleme mi aldım?

Hayır. Tam aksine…

Gidip bahçede biraz dolaştım.

Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Öfkemin üzerine bir parça soğuk su döktüm.

Çünkü sağduyuyu elden bırakmamak lazım.

Her ne olursa olsun, olan biteni soğukkanlı bir zihinle değerlendirmek gerek.

Ne mi gördüm televizyon ekranında?

Hepimizin hemen hemen her akşam gördüğünü.

Ama bu kez dayanamadım.

Soru şu:

-Bilinç nedir? Kaç çeşittir? Kimlerde bulunur; kimlerde esamesi okunmaz?..

Sorunun yanıtı çetrefilli; duyarlı bir dimağı olanlarımız için ise, acılı ve yakıcı…

En kısa tanımı ile bilinç, farkında olma halidir.

Bir merdiven daha yukarıya çıktığımızda ise bilinç; insanın düşüncesi, duygusu, iradesi, karakteri, heyecanı, anlama, düşünme, algılama, akıl yürütme, yargılama ve çıkarsama gibi yeti ve yeteneklerinin tümünü ifade eden yoğun ve nitelikli bir kavramdır.

Evet, bu tanımlamalar arasına kendimi atınca biraz sakinledim, “kendi”me geldim. Böylece bilincim geri döndü ve artık –asıl- konuya gelebilirim:

Sorun, corena belası karşısındaki bireysel ve toplumsal bilincimizdir…  

Bu bilincimizden dış dünyaya yansıttığımız eylemlerimizdir.

Bir insan ve ülke olarak bu değerlerin neresinde olduğumuz corena salgını ile test edilmiş durumdadır.

Şimdi bu test sonuçlarını sorgulayalım:

Yapılması gereken şey çok basit ve yalındır:

-Fiziksel mesafeyi sağlayacağız. [artı] Maske takacağız. [artı] mümkün olduğu kadar evde kalacağız!..

Şimdi herkes, Devlet dahil kendi kendisine bu testi uygulamalıdır:

1.[Gerçekten] Ne kadar bilinçliyiz?

2.Ne ölçüde bireysel ve toplumsal disipline uyduk, uyuyoruz?

3.Tehlikenin ciddiyetini ne ölçüde farkındayız?

4.Ve Devlet’in, AVM’leri, otelleri açarken, 30 derecenin üzerine çıkmış olan hava sıcaklığında denize girilmesini yasaklamasının “esbab-i mucibesi” nedir; kaç okka çekmektedir?

Adam; küçük çocuğunun elinden tutmuş, AVM geziyor. Muhabir soruyor: Niçin buradasınız? Yanıt ürkütücüdür: Merak ettik, şöyle bir gezelim, dedik…

Bizler ise, birbirimizle neredeyse koyun koyunayız… Maske sanki bir süs; burnumuzun altında… Gidiyoruz, geliyoruz ve üstümüze takındığımız aldırmazlık görüntüsünden içten içe, hatta bazen de dışa yansıttığımızı anlamsız bir övünme ve gösteri içindeyiz…

Oysa bir toplumun ortak aklı ve sosyal bilinci böyle bir belanın merkezinde ortaya çıkar.

Kişisel disiplin bilinci, böyle bir saldırının karşısında kendisini ortaya koyar.

Bu değerler o toplumda ve bireylerde mevcut değilse, o toplumda demokrasi de işlemez, cumhuriyet değerleri de yaşamaz; insan hakları, ifade özgürlüğü ve adalet gibi değerler de uzun soluklu olmaz; hatta yaşayamaz.

Ve hepimizin bildiği gibi, “her toplum sonunda layık olduğu yönetim biçimine ulaşır [yani kavuşur]”

Bu yazıyı sonuna kadar okuyan kimileri, işte tam da bu noktada belki de şöyle söyleyeceklerdir:

-Yapacak bir şey yok…

Hayır, kesinlikle yanlış: Yapacak çok şey var...

Hemen! Şimdi! Ve şu andan itibaren: Haydi, artık aklımızı başımıza toplayalım; bireysel bilinçlerimizi birbiri üstüne ekleyip, toplumsal bilincimizi bir an önce rektifiye edelim…

 

@farukhaksal42

[email protected]

www.akceder.com

www.haksal.av.tr

Önceki ve Sonraki Yazılar