ABDULLAH ZİYA KABAK

ABDULLAH ZİYA KABAK

BİZİM KAHVEHANE

 

 

Zühtü Bey, sabah erkenden çarşıya indi. Oturdukları kahvehanenin önünden geçerken, göz ucuyla içeriye baktı. Şef Osman, onu görmüş olacak ki, başındaki beresini çıkartıp ona salladı. Zühtü Bey de ona el sallayarak, selam verdi. Aradan birkaç dakika geçmişti ki, şef Osman, Zühtü bey'in transit geçişini merak etti. Sorup öğrenecek birileri olmadığı için beklemekten başka çaresi yoktu. Her zaman olduğu gibi müdavimler, kahvehaneyi doldurmaya başladılar. Basın masası ise misafirlerini bekliyordu. Gümüş saçlı adam, kapıdan içeriye girdi. Düzensiz dizilen masaların arasından geçerek, basın masasına ulaştı. Birkaç dakika soluklandıktan sonra bir çay istedi. Servisten dönen şef Osman, gümüş saçlı adamı görünce, destur çekerek yanına oturdu.

- Hocam hoş geldin. Sabah, Zühtü beyi gördüm. Buradan transit geçti. Ona el salladım, o da bana el salladı. Galiba bir sıkıntısı vardı. Yoksa mutlak buraya uğrardı.

- Osman ne diyorsun? Onu telaş içinde olduğunu görmüşün, niçin sebebini öğrenmedin?

- Ne bileyim hocam. O gözden kaybolduktan sonra aklıma geldi ama yapacak bir şey yoktu.

Osman, işine döndü. Gümüş saçlı adam, masa üzerindeki gazetelere göz gezdirmeye başladı. Birkaç dakika geçmedi ki Zühtü Bey, elinde masraf çantası ile basın masasına geldi. Belli ki çok yorulmuştu. Osman iki çay alarak, masaya geldi. Önündeki masraf çantasını görünce, boşuna meraklandığını anladı. Zühtü Bey ile gümüş adam. Aralarında konuşurlarken, bıyıksız geldi. Şef Osman, çayları üçledi. Çaylar içilirken gözler, gazetelerdeki haberleri takip ediyordu. Gümüş saçlı adam:

- Arkadaşlar, başbakanın hafife aldığı ekonomik kriz, bir yıldan fazla süreceğe benziyor. Söke'nin krizi ise dibe vurdu. İşin içinden çıkamayan dürüst insanlar, çareyi intihar etmekte buluyorlar. Bu intihar olayı, ilçemizde sıkça görülmeye başladı. Bu konu, şimdilik çiftçiler arasında gerçekleşiyor. Korkarım, çok yakında esnaflar arasında da görülebilir. Çünkü esnafın yüzde doksanı tedirgin olduğunu gözlüyorum. Allah sonumuzu hayır getirsin.

Bıyıksız, gümüş saçlının değindiği konuya ilave katarak:

- Yerel seçimlere iki ay gibi bir süre kaldı. Seçime girecek partiler, adaylarını görücüye sundular. Ne var ki, Söke için etkili bir proje göremedim. Her aday, birbirlerinin değindikleri konulara benzer konular işliyorlar. Oysa Söke'nin ekonomisi dibe vurmuştur. Hiçbir aday, bu konu hakkında yapıcı bir proje sunmuyor. Belki gizledikleri projelerini son günlerde halkın beğenisini sunarlar.

Mevzular, kendiliğinden siyasi ortama girdi. Zühtü Bey, arkadaşlarının değindikleri konulara, başka bir boyuttan bakmaya çalıştı.

- Arkadaşlar, değindiğiniz konular, Söke'nin gerçekleridir. Aslında Söke battı. Esnafı batıran büyük ithal tüketim zincirleridir. Giyim sektörünü, Milas karayolu üzerine kurulan onlarca mağaza zincirleridir. Gıda tüketimini yok eden sektör ise süper market zincirleridir. Söke'nin ekonomisinin dibe vurmasının başka boyutu ise yatırıma teşvik yerine köstek olunmasıdır. Hasbelkader söz sahibi olanlar, ağızlarını açtıklarında Söke, tarımla kalkınacaktır dediler. Söke halkını yıllarca amele olarak gördüler. Kazandıklarını da başka bir yörelere yatırım yaptılar. Bu felsefe bugüne kadar sürdü. Oysa onların tarlalarında çalışan Denizli halkı, birikimlerini yatırama dönüştürerek bugünkü Denizli ilini yarattılar. Oysa dokuma ve iplik fabrikalarının Söke de olması gerekiyordu. Çünkü hammaddesi burada çıkıyor. Nedense söz sahipleri, Söke halkını süslü sözcüklerle bugüne kadar avutmuşlardır. Ama Söke'nin geleceğini karanlığa itmişlerdir. Şimdi de seçilecek adaylara yatırım diye yalvarıyoruz. İşte Söke'nin hali budur.

Zühtü'nün konuşmasından sonra basın masası, suskunluğa büründü. O, esnada şef Osman, çay servisi yaptı. Çaylar içilirken, haftaya buluşmak üzere Zühtü bey oturumu kapattı.

Önceki ve Sonraki Yazılar