Siyaset niçin yapılır?

Siyaset bir koltuk-kapmaca oyunu değildir.

Adam eksiltme, çelme takma, her türlü melaneti hayata geçirme düzenbazlığı hiç değildir.

Bir ülkenin bağımsız, adil bir sosyal devlet olmasının; vatandaşın huzur içinde yaşamını sürdürmesinin alt yapısını inşa etmeyi hedefleyen özverili bir mücadelenin adıdır.

Hayır… Yetmedi.

Bu tanım ciddi biçimde eksik…

Siyasetin [gerçek] hedefi, bu olağan ve sıradan amaçların çok ötesinde ve en üst katındaki bir ideali hayata geçirmektir.

Nedir bu üst düzey hedef?

  • Gerçek “insan”lar yetiştirmektir!

Gerçek insanın içinde yeşereceği zemini ve koşulları oluşturmaktır.

O insan, uygar insandır.

Derinlemesine kendisini yetiştirmeyi şiar edinmiş bir “birey”dir.

O insan, en önce erdem yüklü olacaktır.

Özverili olacaktır.

“Ben”inden kurtulmuş ve “biz”i yaşamayı düstur bellemiş bir yetkinliğe ulaşacaktır.

Ben-merkezci, narsist kişiliğini alt etmiş, insanlığın üst katına çıkma mücadelesine kendisini adamış, kendi halinde bir “ermiş” olacaktır.

Sürekli kendisini yenileyecek, okuyacak, çok çok okuyacak, araştıracak, sorgulayacaktır.

Hiç kimsenin düşünsel hegemonyasının kölesi olmayacak, kişisel amaçlı stratejilerinin piyonu olmayacaktır. Hele hele kendi kişisel gelecek umutlarının peşinde koşan bir yalaka asla olmayacaktır.

Kendisine dönük eleştirilerde acımasız; çevresine yönelik düşüncelerinde hoşgörülü, objektif ve tarafsız olabilecektir.

Siyasi ve toplumsal sorumluluk duygusu, kişisel erdeminin yükselen değeri olacak, pusulası sürekli olarak kamu-yararını gösterecektir.

Hizip-grup-bölücülük-kişisel hırs ve kin kaynaklı hastalıklar tedavi sürecini tamamlamış olacak; alçak gönüllü, olgun ve bilge bir insani yapının inşası için mücadele edilecektir.

Sözünü ettiğimiz insan profilini yaratma amacı, siyasetin ekonomik refah, adalet ve özgürlük taleplerinin hemen yanındadır ve bu amacın ayrılmaz bir parçasıdır.

Siyasetin hedefi, –sadece- karnı tok yaratıklar yaratmak değildir…

Uygar, adil, özverili ve üst düzey erdem yüklü gerçek bireyler yaratma mücadelesi siyasetin merkezinde olmalıdır.

Bu gerçek amacı göz ardı eder, bir kenara bırakırsak ne mi olur?

Yer-içeriz, karnımız doyar; sonra tuvalete gideriz.

Birbirimizle çıkar çatışmalarında adalet araya girer bizleri yatıştırır; sonra bir yeniden yeni yeni kavgalara tutuşuruz.

Demokrasi mi?..

O da bencil çıkar çatışmalarının bir aracı olarak bir silah haline gelir… Birini koltuğa oturtur, ötekini indirir.

Sonra bir diğer hizbin emrine girer, efendisine hizmet etmeyi sürdürür.

Ve koltuk-kapmaca “tazı yarışı misali” sürer gider.

Ve böylece çıkar çatışmaları bir düzen haline gelir ve devlete-topluma-insanların kursaklarına hükümdar olur.

 

@farukhaksal42

www.haksal.av.tr

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar