E. TURGUT TEKİN

E. TURGUT TEKİN

Treni yürüten lokomotiftir!

 

 

AK Parti Hükümeti, gerçekten acayip kararlar alıyor. Bu acayip kararlardan biride Türk Milli Eğitimi’nin temellerini bozmaya yöneliktir. Eğitim alanında oynamak istediği oyunları mevcut kadrolarla ve Milliyetçi, Atatürkçü düşünceye sahip yöneticilerce yapamayınca, bu kerre bu kadroları yönetimi altında bulunan personelden daha düşük maaş almaya zorlayarak, onları makamlarından alaşağı ederek, yerlerine kendi uydusu olan personeli getirecek ve böylece sessiz bir devrimi gerçekleştirecek. Bu uygulama gerçekten korkunç ve şeytanca bir varsayımın hayata geçirilmesidir. Çünkü önemli bir maddi kaybı olan MİLLİ EĞİTİM ÜST YÖNETİCİLERİ YA TOPLUCA YA DA TEK TEK MAKAMLARINI TERK EDECEKLER, MEYDAN İSE HÜKÜMET VE YANDAŞLARINA KALACAKTIR. Sonuçta ise direnen olmayacak istedikleri oyunları rahatça oynayacaklar. Bu maaş dengesizliğinin arkasında bu sinsi plan yatmaktadır. Amaç kendilerinden olmayan yöneticileri etkisiz hale getirip, yerlerine onlara uyan kişileri getirmekten ibarettir. Bu oyun karşısında milliyetçi ve Atatürkçü arkadaşlarımızın para uğruna makamlarını terk etmemelerini ve görevlerini TÜRK MİLLİ EĞİTİMİNİN İLKELERİNDEN, ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE VE STRETEJİLER DOĞRULTUSUNDAN ASLA ÖDÜN VERMEDEN DEVAM ETTİRMELERİNİ DENEYİMLİ BİR EĞİTİMCİ VE YÖNETİCİ OLARAK DİLİYORUM. Çünkü para her şey demek değildir. Bu kalleşçe oyunun asla kurbanı olmayın. Türk milli eğitimi bir trense onu çekip götüren lokomotif güç de sizsiniz. Bir atasözünde, “Başsız turna yürümez” der.

AK Parti Hükümeti, rahmetli Menderes’in, “Ben, orduyu yedek subaylarla yönetirim” sözüne çok benziyor. Onlarda sanırım Türk Milli Eğitimi’ni imamlarla yönetecekler. Çünkü onların gönüllerinde laik ve çağdaş eğitim yerine şeriatçı ve maziye dayalı bir eğitim modeli yatmaktadır. Bu model yıllardan beri, bu düşünceye sahip bir grup tarafından gizli ve açık empoze edilmektedir. Geçen yıl, sayfalarca yazdım ki yeni uygulamaya konan birinci sınıf “OKUMA-YAZMA PROGRAMI” kaliteli bir program değildir ve lojik bir dil olan Türkçe’de uygulaması sakıncalıdır. Yazıma koca Türkiye’de sadece bu programı okutmaya geçirten profesör yarım yamalak bilimsellikten uzak bir yazıyla yanıt verdi ve es geçti. Bugün Söke’nin merkezinde bir ilköğretim okulunda, velilerin anlattıkları doğruysa çocuklar okuma-yazmaya geçememişler. Peki bu nasıl program ki, normalde dört ayda okuma ve yazmaya geçen öğrenciler bu programla bir yılda öğrenemiyorlar?

Söke gibi, her yönüyle çok güçlü bir eğitime sahip kentde durum buysa ya taşrada ve Anadolu’nun ücra köşelerinde durum nicedir? Okul müdürlerinin ve işi bilen öğretmenlerin çoğunluğunun görüşü olumsuz. Oysa, bundan önce uygulanan metod hem okuma-yazma açısından ve hem de kullanılan meteryal yönünden daha kolay ve ucuzdu. Birinci sınıfa kayıt olan bir öğrenciye iki top 500 adetlik 80 gr. fotokopi kağıdı aldırılıyor. Veliler, bu kağıtları alırken bize soruyorlar: “Bu kağıtları niçin aldırıyorlar?” Onlar sanıyorlar ki, bu kağıtları okul idareleri kullanıyor. Oysa bu kağıtlar, sınıf öğretmenlerince uygulanacak programla ilgili metinlerin fotokopileri çekilerek, çocuklara el alıştırmaları yaptırılmada kullanılıyor. Öğle gün oluyor ki, her çocuğa 3 veya 5 fotokopi çekilerek veriliyor.

Okullarda, son yıllarda kalitenin düştüğü söyleniyor. Benim sınıfları denetleme gibi bir yetkim olmadığı için ne derece doğru olduğunu kesin bilmiyorum. Bunu denetleme yetkisi olan müfettişler ile okul müdürleri sohbetlerimizde dile getiriyorlar. Özellikle köylüler bu konudan çok şikayetçiler. Diyorlar ki: “Eskiden, öğretmenlerimiz köylerimizde kalırdı. Geceleri kahvede ve sokakta birbirimizi görünce çocuklarımızın durumlarını öğrenir ona göre  yardımcı olurduk. Şimdi öğretmenler, sabah geliyor, ders bitince kente gidiyorlar. Biz öğretmenlerimizi bile tanımıyorken, çocuklarla ilgili bilgileri ve önerileri kimden ve nasıl alacağız? Biz öğretmenlerin görev yerinde kalmasından yanayız. “BU KONUYU ÖZELLİKLE YAZMAMI İSTEYEN BİNLERCE KÖYLÜ VARDI VE BENDE YAZDIM. BUNDAN SONRASI SUYUN BAŞINDA OLANLARA KALMIŞ. 

Bazı eğitimciler ise, “Öğretmen açığını kapatmak için, yapılan atamalarında bu işte etkili olduğunu” söylüyorlar. Elbetteki deneyimli bir öğretmenle, göreve yeni başlamış ve özellikle de formasyon eksiği olan bir öğretmen aynı olamaz. Bu arkadaşlarımızın önce deneyimli öğretmenlerden yardım ve destek almaları doğru olur. Bizim meslekte, her an birbirimizden başka şeyleri öğrenme ve öğretme olanağı vardır. İnsan, “Ben her şeyi bilirim” egosuna saplanmaz da, öğrenmeye gayret ederse elbette öğrenir. Sonrada öğretir. Hepimiz bu yollardan geçtik ve geçmek de zorundayız. Bu gibi sorunları aşarak, eğitim ve öğretimleri bize verilmiş çocuklarımızı daha iyi yetiştirmek zorundayız.ŞU KURALI ASLA UNUTMAYIN “BİLEN ÖĞRETİR.”

Şimdi gelelim, AK Parti Hükümeti’nin tutarsız eğitim politikalarına. Diyeceksiniz ki: “Be kardeşim, bizim eğitim politikalarımızın neresi tutarsız?” Gelin bu konuyu birlikte açıklayalım. Birincisi siz şuanda yönetim kadrosunu, liderlikten aşağı düşürüyor ve kariyer mekanizmasını çiğniyorsunuz. Amire astın altında bir maaş vererek, amirin onurunu kırıyorsunuz. Bununla amiri astın yanında aşağı bir duruma getiriyorsunuz. Oysa ben amirimi her yönüyle benden üstün görürsem ve ondan birşeyler öğrenmek isterde öğrenirsem işte o zaman ben ona amirim gözüyle bakar saygı duyarım. Eğer amir olan kişi her yönüyle benden aşağılarda ise ve liderlik vasıflarına sahip değilse ona kolay kolay saygı duyup, emir almam yararlı olmaz. Amir, her yönüyle asta rehber ve örnek olacak, ona motivasyon kaynağı olacak ki, ast üstü kabullensin. Şimdi bakıyoruz ki, Ak Parti Hükümeti maddi açıdan bu düzeni yıkmaya, öğretmenlik mesleğindeki hiyerarşiyi yıkmaya çalışıyor. Oysa ben hükümet olsam, Milli Eğitim Müdürlüklerine siyasetime uygun olanları değil, bu makama her yönüyle layık ve kariyer sahibi olanları getirir, onları yetkiyle, maddi imkanlarla asları o makama özendirecek duruma getiririm ve o makamdakilerden iş ve icraat isterim. Bu duruma en güzel örnek ordumuzdur. Orduya bakın, hizaya gelin ve uygulamaya koyduğunuz düzenlemeyi hemen kaldırın yoksa iktidardan düşersiniz. Bunu bir tehdit olarak sakın algılamayın bir gerçektir. Treni çeken lokomotiftir. O çökerse tren yürümez. Hemen sendikalara kayıt olun ve istifa edeceğinize mücadele edin.

Önceki ve Sonraki Yazılar