Kim inanır!

Ankara’da öğrencilik yıllarında elektrik hırsızlığı suçlamasıyla ifadesi alınan ve emniyet güçlerine hayali adres bilgisi vererek yıllardır izini kaybettirmeyi başaran Ekspres Gazetesi’nin Sorumlu Müdürü Kadir Kalaycı, “Kamuoyundan Özür Dileriz” başlıklı bir yazı yazmış.


İddialarını okuyunca çok güldüm...


Boyundan büyük laflar etmiş, gereksiz konulara değinmiş!


Öncelikle, bu arkadaşımızın neyin nesi neyin fesi olduğunu Gerçek Gazetesi aracılığıyla Söke halkına kısaca bir hatırlatayım...


Söke Emniyet Müdürlüğü'nce, 23 Mayıs 2008 tarihinde huzur operasyonları çerçevesinde gerçekleştirilen kahvehane aramaları sırasında nezarette alıkonulması tepkilere neden olmuştu. Ekspres Gazetesi Sahibi Yılmaz Kalaycı, Söke basın mensuplarına yaptığı açıklamada, oğlu Kadir Kalaycı'nın elektrik hırsızlığı gibi bir suçlamadan dolayı nezarette tutulduğu bilgisini vermişti. Bu tür suçlamadan dolayı kimseye böyle bir uygulamanın reva görülmediğini ve görülemeyeceğini bilen basın mensupları meslektaşlarının serbest bırakılması için devreye girmişlerdi. Başta Aydın Gazeteciler Cemiyeti Söke fiubesi yönetimi olmak üzere, diğer basın mensuplarının da talepleri karşılıksız kalmıştı. Bunun üzerine basın mensupları Söke Emniyet Müdürü M. Ali Serin ve Söke Emniyet Müdürlüğü personeline tavır koymuşlardı. Tesadüfen elde edilen bilgiye göre, Ekspres Gazetesi Sorumlu Müdürü Kadir Kalaycı yüzünden gereksiz yere basın ve emniyet güçlerininin karşı karşıya geldiği anlaşılmıştı. Edinilen bilgiye göre, Kadir Kalaycı sadece elektrik hırsızlığı suçlamasıyla değil, hayali adres bildiriminde bulunduğu için nezarette tutulmuştu.


Olay şöyle gelişmişti: "Huzur operasyonu çerçevesinde kahvehanelerde de aramalar yapan Söke Emniyet Müdürlüğü ekiplerince, arkadaşlarıyla birlikte kahvehanede zaman geçiren Kadir Kalaycı'ya kimlik kontrolü yapılır. Kimlik kontrolü sonrasında Kadir Kalaycı devriye otosuna bindirilerek, Söke Emniyet Müdürlüğü'ne götürülür. Karakola götürüldükten sonra da nezarette alıkonulur. Meslektaşlarının nezarette olduğunu öğrenen basın mensupları, Kaymakam Celil Ateşoğlu, Belediye Başkanı Necdet Özekmekçi ve AKP İlçe Başkanı Ali Güzelyağdöken başta olmak üzere bir çok kişiden yardımcı olmalarını isterler. AGC fiube Başkanı Ali Esmer, Gerçek Gazetesi İmtiyaz Sahibi Durmuş Tuna ve bir gurup basın mensubunun da Kadir Kalaycı'nın alıkonulmasının sonlandırılması yönündeki girişimleri sonuçsuz kalır. 23 Mayıs akşamında nezarete konulan Kadir Kalaycı, ancak 24 Mayıs günü öğlenden sonra Söke Cumhuriyet Savcılığınca ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılır."


Olay bundan ibaret. Ancak, prosedür gereği ifadesi alınacak kişinin ikamet adresine davetiye gönderilerek çağrıda bulunulması gerekirken, Söke Emniyet Müdürlüğü ekiplerince küçük düşürücü bir şekilde yaklaşım sergilenmesine anlam verilememişti. Basın mensuplarının yaptıkları araştırmada, elektrik hırsızlığı suçlamasıyla kahvehane kontrollerinde gözaltına alınan ve nezarette alıkonulan kimsenin olmadığı görülerek, "Kadir Kalaycı'nın suçu basın mensubu olması mı?" şeklinde değerlendirilmişti. Bugüne kadar görülmemiş olan uygulama rahatsız ederken, Söke Emniyet Müdürlüğü personelinin basın mensuplarına hoş görüyle yaklaşmaları istenmişti.


Gerçek Gazetesi yönetimi olarak, her ne kadar Ekspres Gazetesi yönetimiyle tatlı bir rekabet içerisinde olsak ta, meslektaşımızın haksızlığa uğradığını düşünerek refikimiz olarak görmüş ve destek olmaya çalışmıştık. Ancak, diğer basın-yayın kuruluşlarının temsilcileri gibi biz de yanlış ve eksik bilgilendirme sonucu kandırılmış olduk. Çünkü, Kadir Kalaycı, iddia edildiği gibi elektrik hırsızlığı suçlamasıyla gözaltına alınmamış. Ankara'da eğitimini sürdürürken, yıllar önce öğrenci arkadaşlarıyla ortak kullandığı kiralık evde elektrik problemi yaşanmış. Ev sahibi Vedat Coşkun'un şikayetçi olmasıyla ilgili mercilerce işlem yapılmış. Diğer öğrenci arkadaşları gibi gerçekten kullandığı ikamet adresini bildirmeyen Kadir Kalaycı, aklınca şeytanlık yaparak, hayali ikamet adresi verdiği için de yıllarca kendisine ulaşılamamış. Emniyet güçleri yıllardır kendisini aramışlar durmuşlar. Yakalama emri nedeniyle arananlar listesinde ismi bulunduğu için de kahvehanede yapılan kimlik kontrolünden sonra nezarette alıkonulmuş. Suçunun da ne olduğu ve neden arandığı bilinmediği için Söke Emniyet Müdürlüğü'nce serbest bırakılamamış. Taki, dosyası Ankara'dan Söke'ye gelene ve Söke Cumhuriyet Savcılığınca ifadesi alınana kadar.


Yani; Kadir Kalaycı tarafından zamanında hayali ikamet adresi bilgisi verilmesi nedeniyle Söke basın mensupları ve araya koydukları insanlar gereksiz yere Söke Emniyet Müdürlüğü ekiplerine tavır koymuş oldular. Söke basın mensupları yanlış ve eksik bilgilendirme nedeniyle hissi davranıp, Söke Emniyet Müdürlüğü personeline hiç hak etmedikleri şekilde ağır eleştirilerde bulundular.


İşte Gerçek Gazetesi okurları, Kadir Kalaycı’yı kısaca size anlatmaya çalıştım.


Şimdi gelelim benim hakkımda yazdıklarına!


Kadir Kalaycı, beni sevgili babasına sorma gereği duyduğunu belirtmiş...


Çıraklığını yaptığımı iddia ettiği babası Yılmaz Kalaycı’ya...


Bak, Kadir Kalaycı! Ben senin babanın hiç bir zaman çıraklığını yapmadım. Senin babanla, ben askere gitmeden önce 9 ay çalıştım. O zaman zarfında da sevgili diye hitap ettiğin babanın benim SSK girişimi yapmadığını, ancak işten ilişiğimi keserken öğrenebildim. Eğer ki, 1988 yılında Kuşadası’nda Engin Berberoğlu’nun sahibi olduğu matbaa ve gazetede çalışmış olmasaydım askere SSK girişim olmadan gitmiş olacaktım. Bunun da bir emekçi için ne demek olduğunu sen bilemezsin.


Çünkü patron çocuğusun...


Sevgili babana, “...aranızda bir olay geçti mi? Bir haksızlığın oldu mu? Her hangi bir tartışmanız oldu mu?” diye sorduğunu yazmışsın...


Beni SSK’lı gösterip SSK’sız çalıştırdığını yani SSK üçkağıdını anlatmadı değil mi?


SSK’ya şikayet etmemem için ve de kendisini Allah katında affettirmek için Kuşadası’nda işyeri olan amcandan deri mont alıp, bana hediye etmek istediğini de anlatmadı değil mi?


Yazında, “Sevgili babam anlatmaya başladı” demiş ve sadece üfürmüşsün...


Sevgili baban Yılmaz Kalaycı’nın gerçek dışı açıklamalarıyla tek taraşı yazmışsın...


Sevgili babanın beni çaresiz gördüğü için işe aldığı gerçek dışı bir uydurmadır. Çok sevdiğim ve değer verdiğim Hasan Tuntaş ağabeyimle gazete çıkarmanın hesaplarını yapıyorduk. Sayın Hasan Tuntaş ile yaptığımız görüşmelerin birinde, babanı da ortak yapıp, gazeteyi üç kişi çıkarma fikrini ortaya attım. Sevgili Hasan Tuntaş kabul etti ve üçümüzün girişimiyle de Söke’nin Sesi Gazetesi yayın hayatına başladı. Gazetenin benim sahipliğimde çıkması düşüncesine, vergiye tabi olunması gerekeceği için sıcak bakmadık. Hazır kurulu bir işletmesi olduğu için Yılmaz Kalaycı sahibi, ben Genel Yayın Yönetmeni, Hasan Tuntaş ta Yazı İşleri Müdürlüğü görevine getirildi. Ancak zamanla, sevgili baban tarafından ben bordrolu işçi statüsüne getirildim. Ortak çıkardığımız gazetede ve devamında da bize devredilen Ekspres Gazetesi’nde işçi oldum. Aldığım üç kuruş paraya sabahlara kadar aç ve susuz, ama özveriyle çalıştığımı herkes bilir.


Söke’nin Sesi Gazetesi sadece 5 sayı çıktı ve daha sonra da Ekspres Gazetesi bize devredildi. Çünkü, teknik ve kadro olarak çok iyiydik. Ekspres Gazetesi ise teknolojiye ayak uyduramamıştı. Gazetenin yöneticisi Kerim Yalçınkaya okuyucu tarafından sürekli olarak eleştiriliyor, gazete Söke’nin Sesi Gazetesi ile kıyaslanıyorlardı. Rahmetli Muharrem Bora’nın kurucuları arasında olduğu Ekspres Gazetesi’nin bize devredilmesinin de hikayesi farklıdır. Bunu da gazetenizde yazıları yayınlanan Kerim Yalçınkaya’ya sorabilirsin. İnanıyorum ki, doğruları söyleyecektir. Yani; Ekspres Gazetesi’nin o günkü sahibi Asiye Bora’nın gazeteyi şartlı devrettiğini...


Muharrem Bora’nın isminin yaşatılması karşılığında bedelsiz denilebilecek bir ücretle Ekspres Gazetesi’nin devredildiğini...


Peki, soruyorum! Rahmetli Muharrem Bora’nın ismini yaşatıyor musunuz?


Sevgili baban sayın Asiye Bora’ya verdiği sözü yerine getirebildi mi?


Sevgili baban üç yıl çırak olarak çalıştığımı iddia etmiş... Sen de yutmuşsun... Sor bakalım babana, 1992’den 1995 yılına kadar çalışmalarımın karşılığı olan SSK prim günlerimi basın kadrosundan yatırmış mı?


Anlaşılan o ki, ifaden alınırken verdiğin hayali adresler gibi, yazılarında da hayal gücünü çok fazla zorluyorsun...


Sözün özü: Hırsızlık suçlamasıyla ifadesi alınan ve hayali adres bilgisi verdiği için yıllardır aranan Ekspres Gazetesi’nin Sorumlu Müdürü Kadir Kalaycı’nın iddialarına kim inanır!

Önceki ve Sonraki Yazılar