0, YA DENİZLER?.. VAY VAY VAY!..

Öncelikle;
- Tanrı taksiratını affetsin!..
Taksir, en kestirme anlamı ile, kusur demek.
Kasten işlenmeyen suçlara, ceza hukuku taksirle işlenen suçlar, diyor.
Demirel, yapıp/ettiklerini kasten mi yaptı?
Yoksa taksirle mi?
Onu tarih yazacak.
Peki ya bizler... Rahmetliyi nasıl bilirdik?..
İşte bu noktada size iki küçük öykü:

Vay Vay Vay...
O dönemin gazetecilerinden Meral Taner, Cumhurbaşkanını eleştiren bir yazı yazıyor.
Sayın Demirel çok kızıyor bu yazıya.
Basın özgürlüğü, demokrasi, tolerans yüklü Sayın "Baba" açıyor ceza davasını.
Hüküm: 16 ay zindan!
Öykünün bizce en can alıcı sonucu şu:
- Demirel'in bu davada avukatlığını kim yapıyor biliyor musunuz?..
Yanıt:
-Ömrü boyunca basın özgürlüğünün yılmaz bir savaşçısı olan Uğur Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu!..
Kendileri şu anda Vatan Partisi'nde "özgürlük" mücadelesi yürütmektedir.
Nokta.
Ya Denizler... Ya Denizler?..
İkinci öykümüzü yılların siyasetçisi, basınımızın kadim ustalarından Altan Öymen'in ağzından sunuyoruz:
Yer: TBMM.
Gündem: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam kararlarının oylanması...
İşte öykü:
- 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz, Yusuf, Hüseyin’in idam kararları oylanıyordu. Süleyman Bey AP Grubu’nun en önünde oturuyordu. Elini ‘İDAMA EVET’ için kaldırdığında arkasına dönüp baktı.
Herkesin ellerini kaldırıp kaldırmadığını kontrol ediyordu.
Sonra vakur bir ifadeyle önüne döndü. İdamlar kabul edilmişti. 
Deniz ve Yusuf 25 yaşındaydı. Hüseyin ise, 23’ündeydi…”
Altan Öymen öyküsünü şu sözlerle bitiriyor:
Oysa aynı Demirel kendi kardeşi, mobilya yolsuzluğundan yargılanırken aynen şöyle demişti:
- 25 yaşında çocukla uğraşıyorlar...

Bu iki öykünün sonunda son sözümüz şu olabilir:
- Bırakın timsah gözyaşlarını... Gerçeğe bakın ve tarih bilincinizi bileyin.
Hepsi bu kadar

Önceki ve Sonraki Yazılar