Allah nazardan saklasın

 

 

Dışarıdan bakıldığında, “Aman yarabbî, bu ne izdiham, bu ne kalabalık” diye düşünülse de düşünüldüğü gibi değilmiş.

Sabahın sekizinden itibaren, belki de yedisinden itibaren yavaş yavaş dolmaya başlıyor birinci ve ikinci katın koridorları.

Bu kadar kalabalık olmasına rağmen, belli bir kuralı varmışçasına tıkır tıkır işliyor gündelik işler.

Her ne kadar arada bir cırtlak sesler çıksa da, bu güzel ortamın içinde kaybolup gidiyorlar.

Birinci ve ikinci kattaki insan yoğunluğu saatler 11’e gelirken yavaş yavaş kaybolmaya başlıyor.

Ellerin verilen birer beyaz kağıtla insanların bir çoğunu Allah’ına dualar ederek buradan ayrıldıklarını gördük.

Ne kadar güzel duygulardı bu görüntüler.

‹nsanları mutlu etmek ne kadar ulvi bir davranışmış meğer.

Dünyanın en güzel duygularından ilk önceliği insan sevgisiymiş.

Saat1’e gelirken diğer katları ziyaret etmek isteyenlerin yığılmasını görüyorsunuz. Yine aynı kurallar ve yine aynı saygılarla.

Saat tam birde sıra ile katlara yavaş yavaş çıkmaya başladıklarında, gözlerde bir sevinç, bir şevk hissediliyordu insanların.

Yalnız gıpta ile söylenmesi gereken esas konu, insanların bu gözlerindeki sevinçleri, yerlerde parlayan, parıl parıl parıldayan yer döşemeleriydi.

Bugüne kadar yüzlercesini gördüm ve yaşadım. Böylesini gördüğümde, hiç bir şey görmediğimin farkına ancak vardım.

Aman Allah’ım. Bu ne temizlik ve hijyen!

Bu ne düzen ve hizmet!

Sanki eski çalışanlarını almışlar, hepsini başka yerlere göndermişler ve buraya uzaydan yeni yeni çalışan elemanlar getirmişler.

Bu büyük teşkilatın eski halini düşünüyorum da, karşılaştırmak bile istemiyorum.

Neydi o eskilerin, rezalet olmasa da, ona yakın iç çalışmaları.

Her neyse biz yine bu güne dönelim. Bu günü anlatalım.

Bu kadar, insanın yürüdüğü bir iş merkezinde yerler bu kadar temiz olur.

Dedim ya; insanların gülümsemelerini, üzüntülerini yerlerden bile okuyabiliyor insan.

Katlara girdiğimde yine sessizlik ve huzur vardı koridorda.

Sanki insanlar kendi aralarında gizli bir işler çeviriyormuş gibi sessizce konuşuyorlar, çevresinde bulunanları rahatsız etmekten korkuyorlardı.

Koridorların bu muhteşem görüntüsüne birde odalara girildiğinde, odaların düzeni ve güzelliği eklenince, insanın aklına beş yıldızlı otellerde kaldığı günler geliyor dersek yalan söylemiş oluruz.

Her odada belirli sayıda yataklar ve bu yataklara ait dolaplar.

Yatanların ihtiyaçlarını giderecek lavaba ve tuvaletler. Gerçekten bir otel. Hem de beş yıldızlı.

Otelle arasındaki tek fark, otel çalışanları SSK’lı, burada çalışanlar devlet memuru. Yani %90’ı 657’e tabi insanlar. Ama insan oğlu insanlar.

Yatakların baş ucunda ihtiyaca hasıl asılı duran araçlar. Dört dörtlük.

Yine yerlerin temizliği.

Hani derler ya “yere yağ düşse yalanır” işte öyle bir şey.

Eskinin beyaz gömleklileri de olasıya değişmiş.

Eskiden yanlarına yaklaşmak ne demek, yakınlarından bile geçilmiyordu.

Yanlarına yaklaşabilenlere aşk olsun.

Onlardan bazılarını şehir kulübünde görebilirdik. ‹şte, belki o zaman insan yüzüne güldüklerini hissedebilirdik.

fiimdi Allâh nazardan saklasın, en baştakilerden en sonuncularına kadar hepsi müşfik, centilmen ve menfaatten uzak kişiler.

Karşılarındakilerle konuşmaları insanları rahatlatan, güven veren ve teslimiyet duygularını kabartan bir olgu.

Kendilerini yöneten ise daha başka bir vatan evladı.

Yönetimi altındaki kadrolara seviyeli yaklaşan ve tüm personelinden kendi işlerini tam yapmasını isteyen bir kişiliğe sahip insan.

Rica ile yanlarına gelip de yardım isteyenlerin işerini emir telaki ederek yaptırmayan, “münasipseniz, uygunsanız veya yardımcı olabilir miyiz? Gibi cümlelerle hal yoluna gitmeye çalışan bir zat.

‹ç güzelliğinin yanında dış güzelliği ile de güven verici bir işletme.

Bahçe düzenlemeleri ve park düzenlemeleri harika. Yarım da olsa uygulama başlangıçları harika.

Sevgili hastahane Başhekiminin dediği gibi;

“Modern teknolojiyi ve güncel bilgileri kullanırken vicdani etik ve ilkelerden ödün vermeden “önce insan ” ilkesinden yola çıkarak saygılı, dürüst, güvenilir, güler yüzlü, yüksek kalitede ve erişimi kolay niteliklerde sağlık hizmeti sunarak insanımızın memnuniyetini arttırmak temel amacımız.”

Gelenlerine hizmette yarışan bir çalışma örneği. Temel amaçlarını çoktan aştıklarını görüyorum.

Hastalarını soydurmayan, yordurmayan ve üzmeyen bir çalışma ortamı sağlamış bir yönetim kadrosu.

Tabi eksikleri yok mu. Tabi ki var. Ama övünülecek yanları bu olumsuzlukları göstermiyor. Belli ki halk onlardan memnun, onlarda halktan.

Bizlere de, bu kadrolara binlerce teşekkür etmek ve şükran duymak düşüyor.

Binlerce teşekkürler ve başarılı çalışmalar.

Neresi diyeceksiniz bu övünülecek yer.

Burada, Söke’de. Söke’nin gülen yüzü. Olarak tanıtmaktan onur duyacağımız bir yer.

Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastahanesi.

Ve yine başta baş hekimleri Kasım Çetin Bey’e , yardımcı kadrolarına, hastahanenin yediden yetmişine bütün çalışanlarına tüm Türkiye’ye örnek oldukları için teşekkürlerimi yolluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar