OYHAN HASAN BILDIRKİ

OYHAN HASAN BILDIRKİ

ALTIN ATLAR

 

Cennet mi? Sen, benim cennetimsin! Sen yanımdaysan, cennet güzel. Sen yanımdaysan, gökyüzünü süsleyen sayısız yıldızlar bile sanki ikimiz için yanıp sönüyorlar. Işıltılarında ümitleri mizin izleri var. Sen yanımdaysan, açık yeşilinden en koyusuna, yüce dağları dolduran irili ufaklı ağaçların yapraklarında, hikâye mizin özeti var. Akşam yelinden, sabah rüzgârına kadar tamam bütün esintiler; hikâyemizi alır götürürler bucak bucak. Göçmen kuşlar da kuzeyden güneye, batıdan doğuya taşırlar hikâyemizi mevsim mevsim.

Gördün mü ruhum?

Cennet, seninle yaşamak.

Cennet, seninle olmak...

Sen yoksan, cennette bayram olmaz.

Sen varsan, cennet, en büyük şenlik.

Yanlış mı dedim, ne?

Öteki alemdeki cennet mi? Oradaki cennet bile, sen varsan, ebediyen yaşanmaya değer. Cennet, cennet olup çıkar.

Zaten o cennettin kapıları, sevenlere açık değil mi? Zaten o cennet, bizim hakkımız değil mi?

Yoksa Leyla’sız Mecnun, Kerem’siz Aslı, Şirin’siz Ferhat, Kamber’siz Arzu, Melek’siz         Şehzade ne yaparlar orada? Onlar için cennet, “Kafdağı’nın ardı”ndan başka ne anlama gelir o zaman?

Cennet, seninle olmak...

Sen, benim cennetimsin!

Değer vermek, değerli olmak demek! Sana değer veriyorsam, anında karşılığını görüyorum. Hem de fazlasıyla... İnsan, canının canına, damarındaki kanına değer vermez mi hiç? Üstelik candaki cana, damardaki kana paha biçilebilir mi?

Benim için bal kaymak, dünya tatlısı sensin. Sen bana ışık oldukça; “Yok, bu, o anlamı vermiyor... Bu kelimeyi koy!” diye yol gösterdikçe, şiirim bile mücevherleşiyor. Şiirim, sevdalılarının derdine merhem oluyor.

Hoş, benim en değerli şiirim sensin! Şiirlerin en güzelinden de güzel olduğunu, şimdiye kadar sana kimse söylemediyse, işte bak, ben söylüyorum: Şiirlerin en güzelinden de güzelsin sen!

Ah, benim kraliçem,            Şehzade’sinin asil prensesi!

“Acaba rüzgârları” esmiyor şimdi değil mi gönlünde?

Ümitlerinin altın atlarına bindin, uçuyorsun değil mi? Rüzgâr ne kelime? Yıldırım gibi...

Aşkımın en değerlisi, her ikimize de bu yakışır zaten.

Ümitlerimizin altın atları, bizi; elbet bir gün, senede bir gün de olsa; en çok istediğimiz noktaya götürecektir.

Ben buna, bütün kalbimle sarsılmaz bir ümitle inanıyorum.

     Yolların tamamı, ikimize de açık...

Değerlimize değer verdikçe, en değerli olacağız.

Ümit bu!

Cennet bu!

Değil mi?

Ümit, senin de yüreğinin sevdası. Bırak gireyim.

Ümit, seveninin yüreği. Gir, çıkma sakın!

Altın atlar hazır, görüyor musun?

Hepsini aldım, sana ait ne varsa her şeyi. Bugün zirvede olan sensin. Umarım diğer dileklerin de gerçekleşir.

Dolunay senin, perdesi aralık kalmış pencere senin...

Öksüz kalınca, Melek’i kıskanmışsın. Ben olsam yerine,         Şehzade’yi ayartır, takardım koluma. Bırak seninki çatlasın, patlasın. Hem de böyle güzel bir çarşambada.

O zaman; “Alem, avuçlarımızda soluklanır, dinlenirdi.”

O kadar...

Önceki ve Sonraki Yazılar