“ARITMA YAPMAYAN ARITMA GERÇEĞİ”NİN ÜSTÜ ÖRTÜLEMEZ

 

Topluma yararlı olmak için gönüllü çalışmakla, siyasetin kurguladığı bir düzlemde yıldızını parlatmayı yöntem bellemek birbirinden çok farklı şeyler…

Birisinde bireysel ve toplumsal sorumluluklarını rehber edinmiş gönüllülük esasına göre çalışıp didinen insanlar; ötekisinde ise, didişmeyi meslek haline getirmiş politikacı kimliği…

Akbük’de bir süredir faaliyet gösteren bir “paket arıtma” tesisi var.

Akbük’ün bir de, her çevre sorununa parmağını basan bir çevre derneği var.

Ne yapıyor bu çevre derneği?

Kalkıp bu arıtıma tesisine gidiyor ve “arıtılmış su havuzundan” tesisin sorumlu çalışanı eli ile numune alıyor.

Numuneyi Aydın’da resmi bir laboratuara tahlil ettiriyor.

Yönetim kurulu üyelerinin yaptığı bağışları üst üste koyuyor ve 180 küsur Türk Lirası ödeyerek verilen resmi raporu alıyor.

Raporda yazılanlar ciddi…

Vahim.

Korkutucu…

Çünkü, rapor, arıtılmış su havuzundan alınmış olan sıvının HİÇ ARITILMAMIŞ ATIK SU olduğunu yazıyor!..

Bu tesise tam 400 bin Türk lirası ödendi.

Bu tesiste çalışanlara maaş veriliyor.

Vidanjörlerden artıma hizmeti için ayrıca ek bir bedel alınıyor.

Bütün bu paralar kimden çıkıyor?

Akbük halkından.

Çevre derneği üyeleri raporu öncelikle Akbük Belediye Meclisi’ne sunuyorlar.

Ama, böyle bir gerçeği ortaya çıkarttıkları için övgü alacaklarını umarken, ciddi ve sert bir tepki ile karşılaşıyorlar.

Gösterilen tepkinin ana fikri şudur:

- Niçin bizlerden izin almadan numune aldınız?..

Soruyoruz:

- Numune almak için haber verilirse, bunun adı denetim mi olur?

Düşünüyoruz:

- Demek ki, bu türlü denetimler hep önceden haber verilerek yapılıyor…

Ve son bir soru daha soruyoruz:

- Bu tepkinin acaba gerçek nedeni nedir?

Bu yazıyı okuyan kişilerin bu soruları bir kez sorgulamalarında büyük yarar vardır.

Gelelim, Akbük Belediye Meclis üyesi Sayın Mustafa Demirbaş’ın bu konuda yapmış olduğu basın açıklamasına…

Açıklama uzun. Ama özü şu:

“Akbük paket arıtma tesisinin arıtma yapmadığı yönündeki yayınlar gerçeği yansıtmamaktadır, abartılıdır. Gazeteler yolu ile halkımız yanlış ve eksik bilgilendirilmektedir. Arıtmadan çıkan su yeşil alanlarda kullanılabilecek temizlikte olup, düzenli bir şekilde kontrolü sağlanmaktadır…”

Peki, pek sayın Mustafa Demirbaş kardeşimiz, arıtma tesisinin “HİÇ ARITMA YAPMADIĞINI” tespit eden resmi rapor size bizzat takdim edilmedi mi?..

O raporda ne yazıyor sayın meclis üyemiz?..

Gazetelerin ilgili haberlerinde yayınlanmış bulunan çamurdan berbat renkteki sözde “arıtılmış su” fotoğrafları da mı gerçeği yansıtmayan, abartılmış fotoğraflar?..

Ortada resmi nitelikli bir rapor mevcutken, bu apaçık gerçeği yalanlamaya kalkışmak ne ölçüde doğru ve dürüst bir davranış?..

Siyaset bu mudur?

Basın açıklamasında bu vahim sonuçları içeren raporu sunanların “yöntemlerini kınadığınızı” dile getiriyorsunuz…

Benimsediğiniz bu inkar yöntemini ne yapsak acaba?

Kınamak yeterli olabilir mi?

Akbük Kültür ve Çevre Derneği bir “kamu hizmeti” yapmaktadır.

Arıtma tesisinin hiç arıtma yapmadığı yönündeki gerçeği ortaya çıkartmak ve öncelikle bunu belediye meclisi toplantısında sizlere sunmak ciddi ve sorumlu bir davranış ve “yöntem”dir.

Bu yöntemi sürdüren kişileri kınamak değil, tebrik etmek gerekir.

AKÇED, sözünü ettiğimiz raporu koşa koşa basına götürmemiştir.

Öncelikle sizlerin bilgisine sunmuştur.

Ama çare aramak yerine tepki gösteren bir “zihniyetle” karşı karşıyla gelince konuyu halkın bilgisine sunmak son bir çare haline gelmiştir.

Bu konunun son sözü şudur:

Akbük arıtma tesisini “arıtma yapan” bir şekle sokmak acil bir çevre sorunudur!..

AKÇED bu yönde girişilecek her çabanın arkasındadır ve bu konuda sorumluluk almaya hazırdır.

Çünkü halkın sağlığı öncelikli ve ertelenemez bir yüksek değerdir.

Bu gerçek, siyasetin yöntemlerine terk ve teslim edilemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar