BEDHAH OLDURULDUK

 

 

Emekli polis memuru Başbakanlık önünde iki tabancası ile ihtihar girişiminde bulundu.

Sebebi, biriken borçlarından dolayı icraya düştüğü için kriz geçiriyor.

Sökeli çiftçi H.B. bir seneye yakındır kayıp. Biriken borçlarını ödeyemediği için bankalar tarafından icra takibi yapılan çiftçi H.B babasının cenazesine dahi gelemedi.

Annesinin de üzüntüden yatalak olduğunu öğrendiğimiz çiftçinin nerede olduğu bilinmiyor.

Sökeli çiftçi intihar etmek istedi; ama, kardeşleri O’nu ipten aldı.

Sebebi, banka borçları.

Bu madalyonun bir yüzü. Türkiye gerçekleri. Yakın bölgemden örneklemeler verdim ki, hayali olmadığı belli olsun .

Bir de madalyonun arka yüzü var ki, birileri tarafından BEDHAH yapılmışız da, halen saf saf birilerini dinliyoruz.

Madalyonun diğer yüzünde, hani şu insan ayrımı yapıyorsunuz diye Türkiye’yi insan hakları mahkemelerine şikayet edenler var ya, onlar var.

Madalyonun diğer yüzünde, adil paylaşım istiyoruz diyerek devletin kasasından yeşil kart alarak devleti soyanlar var.

Madalyonun diğer yüzünde, bizi adam yerine koymuyorlar, ayrım yapıyorlar diyenler var.

Madalyonun diğer yüzünde, Kayseri’den öteye Kürdistan diyenler var.

Madalyonun diğer yüzünde, devlet bütçesinin %70 lerinin aktarıldığı topraklarda yaşayamıyoruz, can ve mal güvencemiz yok diyerek batı bölgelere göç eden yüzsüzler var.

Ve madalyonun diğer yüzende, batıda çek senet mafyalılığına karışmış, hırsızlığın %99 nun yapan, ceplerinde yeşil kartlarla, Sosyal Yardımlaşmadan aldıkları aylık kartlarla gezen, altlarında son model, en az 1900 beygir  gücünde arabaları olan, hemem hemen hepsinin ikişer katlı evleri olanların topluluğu var.

Dün, yani Salı günü, DTP konvoyunun geçişini izledim.

4000 nüfuslu bir beldenin Belediye Başkan Adaylığı için seçim bürosunun açılışını yapmak üzere gelen ismi Emine Ayna olan şahsı karşılayan ve ona seçim bölgesine kadar eşlik eden araç konvoyunu seyreyledim.

Ama ne yazık ki; bir gerçeği daha gördüm.

Gördüm ki, durum gerçekten vahim. Gördüm ki, gerçekten bu ülkenin selametini isteyenler, bu ülkenin bölünmesine engel olmak isteyenler, bu ülkede Türk-Kürt ayrımı yapılmasına müsaade etmeyenler gerçekten bedhahlaştırılmışlar.

Ve… gördüm ki; ezilen, borç batağı dolayısı ile intihar eden, banka icraları dolayısı ile evini, ailesini terk eden insanlar bedhah edilmişler.

Gördüm ki, kendi topraklarında barınamayıp batıya göç edenler, fakirlik edebiyatı yaparak devleti soyanlar başkaları.

Gördüm ki, altlarındaki son model arabalarla dolaşanlar, ceplerindeki paraların hesabını dahi bilemeyen, sonrada AİHM dava açanlar başkaları.

Gördüm ki,batının en büyük nimetlerinden faydalananlar, batıda dahi rahatça siyasi faaliyetlerini sürdürebilenler başkaları.

Ve… gördüm ki, bir tek iktidar partisinin sıkı emniyet kordonunda girebildiği yerlerde rahatça dolaşabilenlerin, batıda hiçbir propagasyona maruz kalmadan seçim bürolarını açanlar başkaları.

İşte bunları gördükten sonra, bu ülkeyi kanımızla kurduk diyenlerin tekrar tekrar okumasını istediğim  Büyük Kurtarıcı Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini bir kez daha yayınlıyorum. Belki bizleri bedhahlığa itenlerin akılları başlarına gelir.


Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk 

20 Ekim 1927

Önceki ve Sonraki Yazılar