ABDULLAH ZİYA KABAK

ABDULLAH ZİYA KABAK

BİZİM KAHVEHANE

 

 

Nihayet yaz geldi. Söke, geçen sene olduğu gibi bu yıl da baharı görmeden yaza girdi. Oysa bahar, canlara can verirdi. Karpuz kabuğu denize düşmeden denize girilmezdi. Hani derler ya, delikli demir icat oldu mertlik bozuldu. Seralar çıktı mevsimler birbirine karıştı.

Zühtü Bey, kahvehanede bunları düşlerken, bir vatandaş, selam verip masaya oturdu. 

— Üstadım, bu işsizliğin çaresi ne olacak? Fakülte binasının yerini, Söke’nin basınını ve bürokratlarını gösterildi. Bir avuç kesim, sevinç ve heyecan yaşarken, binlerce kesim akşam evine ekmek götürememenin korkusunu yaşamaktadırlar. Gönül isterdi ki yılan hikâyesine dönen Söke Organize Sanayisi’nin yeri de o zatlara gösterilsin. Ama nedense unutuldu. Çünkü OSB hayata geçerse eğer, Söke’de yaşam tarzı değişime uğrayacaktır. Herkesin işi-aşı-eşi olacaktır. Bu, birçok kötü olumsuzlukların sonu olacaktır.

Bu hikâyenin ilk sözlü temeli bin dokuz yüz seksen beş yılında atıldı. Kayıt altına alınması ise yanılmıyorsam bin dokuz yüz doksan beş yılına dayanır. Söke halkı, bunca gecikmenin sebebini ve sebep olanlardan sormalıdır.

Oysa Söke’miz nice etkili başkanlar yetiştirmiştir. Ama hiçbir faydaları olmadı. Şu anda Ege ve Akdeniz Bölgesi Genç İşadamları Federasyon Başkanı Efkan Ceylan da bir başkan. Lokomotif rolünü üslenebilir. Dışardan buraya yatırımcı ve sermaye yönlendirebilir.

Söke’nin Genç İş Adamları, dışardan veyahut içerden ortak bularak tasarımlarını yatırıma dönüştürebilirler. Buraya, onlarca dokuma, iplik ve konfeksiyon fabrikaları kurulabilir. Çünkü hammaddesi burada yetişiyor. Bu yatırımcıya büyük bir kolaylık sağlayacaktır” dedi.

Zühtü Bey, konuşmacının anlattıklarından öylesine etkilendi ki ne cevap vereceğine şaşırdı.

—Beyim, gerçekten konuşmanızdan ve tezlerinizden etkilendim doğrusu. Gerçekten, okumak için okullara, çalışmak için de fabrikalara ihtiyacımız vardır. Söke istenilseydi, Denizli’nin yerini alabilirdi. Ne çare ki yapılmadı veyahut yaptırılmadı. Hiçbir zaman birinci nesile bundan dolayı kötülememek lazımdır. Onlar, bugünün gençlerini yetiştirdiler.

İkinci nesil, atom çağının gençleridir. Babalarının devrinde, İzmir ile konuşmak için günlerce bekliyorlardı. Şimdiki gençlerin ceplerinde bilgisayarlı cep telefonu var. Araçlarının içinde de dizüstü bilgisayarları var. Yani dünya avuçlarının içindedir. Yeter ki Söke’nin potansiyelinden faydalanmayı öğrensinler” dedi.

Konuşmacı, rahatsızlık verdiğinde dolayı özür dileyip masadan ayrıldı. Zühtü Bey, bir çay söyledi kendisine. Çayını karıştırırken, bir çiftçi vatandaş geldi masaya. Bell ki bir söyleyeceği olmalı. Zühtü Bey, buyur etmek zorunda kaldı. Vatandaş oturur oturmaz:

— Hocam biz battık. Sığınacak bir liman arıyoruz. Allah’tan gelene eyvallah dedik. Son gelen kuldan be hocam. Barajın su doluluğu yüzde yüzmüş. O nedenle barajın suyunu bırakmışlar. Buğday ekili tarlalarımız su atında kaldı ne yapacağımıza şaşırdık dedi.

Zamansız olsa da Zühtü Bey cevap vermek zorunda kaldı.

— Dinle Beyim, mağdur olan çiftçi arkadaşlarınla birleşip oda başkanınıza dilekçe ile müracaat edeceksiniz. Oda yönetim kurulu semt muhtarları ve çiftçi korumadan bilirkişiler nezaretinde zarar ziyan rapor hazırlatacaksınız. Mutlak resimli delil olsun ki inandırıcılığını korusun. Yoksa hiçbir hak edemezsiniz” dedi.

Çiftçi vatandaş, teşekkür edip ayrıldı. Zühtü Bey, daha fazla beklemenin faydası yok diyerek tek başına oturumu, haftaya buluşmak üzere oturumu kapattı.

Önceki ve Sonraki Yazılar