ABDULLAH ZİYA KABAK

ABDULLAH ZİYA KABAK

BİZİM KAHVEHANE

 

 

Zühtü Bey, pazar günleri, erken kalkıp arkadaşları ile buluşmak üzere kahvehanede buluşmayı iple çekerdi. Ama bu hafta nedense işi ağırdan alıyordu. Belli ki bunda bir iş vardı. Uzun zamandır ilk kez aile ortamında kahvaltı yaptı. Büyük oğlu, babalar gününü kutladıktan sonra:

- “Baba, uzun zamandır ilk kez beraber kahvaltı yapıyoruz. Gerçekten bu resmi özlemişim.

- “Haklısın oğlum. Arkadaşların birçoğu tatile çıktılar. O nedenle kahvehaneye gitsem de tadı yok” dedi.

Zühtü Bey, aile ortamını özlemiş olacak ki; oturduğu yerden kalkmak istemedi. Kahvaltı faslı bitince, çarşıya gitmek için yola çıktı. Sıcak oldukça güçlüydü. Binaların gölgesinde yol alıyordu. Ayak alışkanlığı olacak, ayakları kahvehane doğru gidiyordu. Yaklaşmak üzereydi ki; şef Osman’a rastladı. Ayaküstü hasret giderdiler. Osman, onun koluna girdiği gibi yeni çalıştığı kahvehaneye götürdü. Kahvehane değişik, müşterileri değişik, yani ortam değişik gelmişti. Bu kahvehane, çiftçiler kahvehanesiydi. Alışması zor olacaktı besbelli. Osman, her zaman yaptığı kendisine has özel çaydan bir tane getirip masaya koydu:

-“Zühtü Bey, arkadaşlarını buraya alıştırmanı istiyorum”

-“Bu iş nasıl olacak Osman Bey? Arkadaşların bazıları Söke dışında. Eksiksiz bir araya geldiğimiz zaman bu konu hakkında bir karar veririz. Biliyorsunuz, ben kendi başıma bir karar vermeye yetkili değilim”.

-“Doğru söylüyorsunuz. Alakanızı bekliyorum. Ben, sizlerle beraber olmaktan gurur duyacağım” dedi.

Zühtü Bey, çayını yudumlarken, diğer taraftan da gazeteleri göz gezdiriyordu. O esnada, bir vatandaş selam verip masaya oturdu:

-“Zühtü Bey bizim kahvehaneye hoş geldiniz”.

-“Hoş gördük beyim. Hayırdır bir şey mi soracaksınız?

-“Şu bizim Tariş’in durumunu soracaktım?  

-“Sizin Tariş, borç batağında olduğunu söylüyorlar. Bu borç, bilinçli mi yoksa gerçekten mi yapıla geldi. Oysa Tariş, Türkiye’nin en büyük kooperatiflerinden birisidir. Kooperatif, çok ortaklı ve kar eden bir kuruluştur. Bu kuruluş, sıfırdan başlayıp bir Aydın Tekstil ve Tarişbank olarak bünyesinde hizmet verdi. Şu anda gelinen duruma bir bakın? Geçen sene alınan pamukların paraları ödenmediğini söylüyorlar. Aydın Tekstil ve Tarişbank yok oldu. Bunları kuranların birçoğu hayatta değiller. Şimdiki bağıranlar ve iş başında olanlara sorun? Aydın Tekstil ve Tarişbank nerede? Onları yok edenler kimlerdir? Bu borcu kimler tarafından yapıldı? Bunları geçmiş yönetimden, şimdiki yönetimden ve gelecek yönetimden bunları sorun”? dedi.

Çiftçi vatandaş, kıblesi karışmış olarak masadan ayrıldı. Osman, Zühtü beyi yalnız görünce, taze bir çay getirip ikram etti:

-“Zühtü Bey, Söke’ye mülteci kamları kurulacakmış, doğru mu”?

-“Bilmiyorum. Gazetelerden okuduğuma göre, atıl devlet binalarını mülteci kapları ve tinerci gençlere verilmek isteniliyormuş. Oysa geçenlerde dualarla fakülte binasının temeli atıldı. Sponsorluğu birkaç kurum. Devlet nerede? Yıllarca, birçok kişiler, İş-kur binaları. DSİ binalarını fakülte için verilmesini söylendi. Hatta Teknik Ziraat Okulu’nu da fakülte binası olmasını Söke olarak istemiştik. Niçin verilmedi? Hükümetler olarak, niçin Söke’nin bir arşın boyu ilerlemesini istemiyorlar? İşte Osman Bey kardeşim. Bu sorular cevap bekliyor” dedi.

Zühtü Bey, çayını içtikten sonra oradan ayrıldı. Tekrar eski kahvehaneye uğradı. Lakin basın konuşmacılardan hiçbir kimse yoktu. Eve doğru giderken, tüm babaların ve baba adaylarının, babalar gününü yüreğinde kutladı. Haftaya buluşmak üzere tüm canlara selam olsun diyerek bu haftayı kapattı.

Önceki ve Sonraki Yazılar