ABDULLAH ZİYA KABAK

ABDULLAH ZİYA KABAK

DUVAR YAZILARI DEĞİŞMEK ÜZERE

 

1960-1970 arası Türkiye duvarları, yeşil çamın yarattığı afişlerle süslenirdi. Kızlarımız, o günün sinema koşullarına göre sevdiği bayan artistlerini örnek alırlardı. Onlar gibi giyinirler... Onlar gibi davranırlardı. Delikanlılarımızın da gönüllerinde sevdikleri jönler yatardı. Taşra duvarları ise sinema tiyatro ve müzikli konserlerin afişleri ile donatılırdı. Herkes, anlayışına göre seçim yapardı. Sinemaya sevenler sinemaya. Tiyatroyu sevenler tiyatroya. Müziği ve edebiyatı sevenler, konser salonlarını doldururlardı.

Toplumun gelirleri kısıtlı olmasına rağmen, herkes mutluydu. Mutsuzlar ise azınlıkta idiler. Herkes birbiri ile et tırnak misali yaşamlarını sürdürürlerdi. Sağ elin verdiğini sol el bilmezdi. İki kişinin arasında söz senedi bilinen söz geçerdi.

Ne var ki bu güzellik, 1970-1980 arası yaratılan ideolojilerden dolayı bitirildi. Her şey gibi yatak odaları bile bölündü. Her köşe, kendisiden emin olarak haklı olduğunu savundu. Haksız olanlar ise etliye-sütlüye karışmayanlardı. Çünkü onlar, bir türlü ideolojik olamamışlardı.

Onlar, duvarları süsleyen sevdiği artistleri arıyorlardı. Ama yoktu. Onların yerini, kahrolsun faşistler ile kahrolsun komünistler afişleri asılmıştı. Dengeler bozulmuştu artık. Verilen sözler, bir elin verdiğini diğer elin görmediği felsefesi unutulup gitmişti. 1980-1990 arası, geçmiş ile yüzleşerek geçmişti.

Duvarlar, boyalı endamları ile nasibini bekleyen gelinlik bir kız gibi beklediler. Duvarlar ve sokaklar, hareketli yıllardan sonra sakin yıllara gömüldü. 1990-2000 arası, duvarlar, yeniden elçilik vazifesini üslendiler. Bu sefer, duvar yazıları değişime uğradığını gördük. Türk edebiyatının en güzel mısraları yer almaya başladı. Mecazi anlamlarda mı istersiniz? Kafiyelimi istersiniz? Aşklarını duvar yazısı ile gönderide bulunmak.

Son yıllarda bu güzel sözcüklerin yerine geziler, parklar, gazlar, sular yazılmaya başlandı. Polisleri bu toplumdan ayrılarmış gibi davranmak, ister istemez 1980 öncesini hatırlatıyor. Polislerimiz bu toplumun evlatları değil midir? Niçin toplumdan ayırmak isteniliyor?

Öte yandan, toplum nedense ısrarla etnik ayrılıklara bölünmeye çalışılıyor. Bu yapılanmayı göz ardı edilirse acılarını hep beraber çekeriz.

Duvar yazıları değişmek üzeredir.

Önceki ve Sonraki Yazılar