EKONOMİDE SIKINTILI BİR SÜREÇ

 

Ekonomist değilim, ama çok zaman ekonomi ile ilgili konulara değiniyorum. Çünkü ekonomiyi bilmeden politika yazarlığı yapılamaz. Politika ile ekonomi birbirinden ayrılmaz ikiz kardeşlerdir.

Ekonomik krizlerde iktidarlar büyük sorunlar yaşarlar. Mesela Osmanlı İmparatorluğu 1880 yılında yayınladığı Muharrem Kararnamesiyle devletin dışa olan borçlarını taksitlendirmişti. Bu ekonomik kriz Osmanlı’nın ömrünü kısaltmıştı.

Cumhuriyet döneminde 2. Dünya Savaşı nedeniyle 1939-1948 arasında ülkede yaşanan kriz 1950 Milletvekili Genel Seçimlerinde CHP’yi iktidardan uzaklaştırdı.

On yıllık Demokrat Parti iktidarının sonunu da ekonomik kriz belirledi. Devletin mevcut kaynakları tükenince 1957-1960 yılları arasında ülke büyük bir ekonomik krizin içine sürüklendi. Askeri ihtilalle DP iktidardan uzaklaştırıldı.

1965 yılında yapılan Milletvekili Genel Seçimlerinde DP’nin devamı olan Adalet Partisi iktidara geldi. Süleyman Demirel Hükümeti kuruldu. Ülke bazen 70 cente muhtaç oldu. Çok çalkantılı dönemler yaşandı. 1974 yılında Ecevit iktidara geldi. Altı ay sonra iktidarı bıraktı. 1977 seçimlerine kadar ülkeyi MÇ hükümetleri idare etti. Ekonomi çok kötüydü. 77 Milletvekili Genel Seçimlerinde Ecevit yeniden iktidara geldi. İki yıl boyunca Türkiye tarihinde görülmeyen bir ekonomik kriz yaşadı. Piyasada sigaradan tutun da, yağ, tuz, şeker dahi bulunamadı. 1979’da yapılan ara seçim yenilgisini bahane eden Ecevit, iktidarı bıraktı. Demirel yeniden iktidara geldi.

Gördüğünüz gibi hükümetlerin iktidardan uzaklaşmaları hep ekonomik nedenlerden kaynaklanmıştır. Demek ki devlet hayatında politika ile ekonomi birbirlerinden ayrılmaz bir bütündür.

İsterseniz biraz da 2001 krizinden söz edelim. 1999 Milletvekili Genel Seçimlerinde halkın büyük desteği ile iktidara gelen DSP, MHP ve ANAP yaşanan 2001 krizi nedeniyle 2002 Milletvekili Genel Seçimlerinde ağır bir yenilgi alarak iktidardan uzaklaştılar. Oysa Kemal Derviş’in yaptığı ekonomi programıyla Türkiye düzlüğe çıkmıştı. Ama seçmen bunu göremedi.

AK Parti hazır bir ekonomik programın üzerine oturdu. İktidarı devraltığında enflasyon düşme trendi üzerindeydi. AK Parti çok şanslı bir dönemde iktidara geldi. Kemal Derviş’in ekonomi politikası, ülke ekonomisinin potansiyelini artırma değil, dışarıdan para getirme olarak programlanmıştı. Dışarıdan gelen kaynak yabancıya ait idi. Bu arada Kamu İktisadi Devlet Teşekküllerinin çoğu yapancılara satıldı. Yerlilere satılan varlıkların da kimisi yapancılara satıldı. Kimisi de yabancılarla ortaklıklar gerçekleştirdi. Bankalar da varlıklarının büyük bölümünü yabancılara sattılar. Sanki Türkiye özelleştirme adına malını mülkünü satan müflis tüccara dönmüştü. Bütün bu satışlardan Türkiye’ye bir anda 440 milyar dolar para girdi. Bu ülke tarihinde görülmemiş bir kaynaktı. Ülkeye giren sıcak para bu rakamın dışında. Güya Türkiye bir anda üretmeden zengin olmuş. Kişi başına düşen geliri iki kat artmıştı.

Kısacası Türkiye’nin ekonomi mantığı, dış ülkelerden Türkiye’ye para getirme sistemi üzerine kurulmuştu. Devlet mallarının satımından elde edilen kaynaklar işin cabası oldu. Ancak KİT’ler değerinin çok altında satılınca, satıştan elde edilen kaynak 54 milyar dolarla sınırlı kaldı. Kamu malları değerine satılsaydı, 350 milyar dolar civarında bir kaynak elde edilirdi.

Halkımız AK Parti’nin 10 yıllık iktidarında Türkiye’nin yoktan var olduğuna inandı. Ancak gerçek bu değil, Türkiye 10 yıl boyunca zenginleşecek hiç bir atılım yapmadı, yapamadı. Eldeki hazır kaynaklarla bol bol ithalat yaptı. Öyle ithalat yaptı ki, Türkiye adeta ithal cennetine döndü. Yıllık yaklaşık 250 milyar dolar ithalat yaptı. Övündüğü ithalat rakamının % 73’ü ithalat rakamıydı. Bunu da, “Türkiye’nin ihracatı arttı” diye övündüler.

Bütün bunlar balayı günleriydi. Göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Son aylarda piyasalarda ciddi sıkıntılar var. Dünyada dolar fiyatları yalnız Türkiye’de yükseliyor. Türkiye yeniden eski günlerine dönmek için daha neyini satması gerekir? Satılık çok az kamu malı kaldı.

Şimdi ne olacak? Üretmeden yabancı parayla dünyada kalkınan bir ülke var mı gösterin. Yunanistan mı, İspanya mı, Portekiz mi? Hangisi krizler içinde çırpınmıyor ki?

Son aylarda ekonomi sistemi SOS sinyalleri vermeye başladı. Faizler yükseldiği halde, döviz fiyatları sürekli yukarıya doğru hareket halinde.

ABD parasal genişlemeyi durduracağını açıkladı. 2014 yılı ortalarında temelli duracak. Yani gelişmekte olan ülkelerin Merkez Bankalarının çıkardığı tahvilleri almayacak.

Yapılan bu açıklamadan sonra ekonomi sıkıntılı bir dönem yaşamaya başladı. Cari açık ve enflasyon rakamları yukarıya doğru tırmanmaya başladı. Sonbahar aylarında durum bugünden daha iyi olmayacak. Yani artık Türkiye’de balayı günleri sona ermiştir. Ülke üretim yapmadan bu sıkıntının altından kalkamaz.

İktidar sıkıntının içinden yeni vergilerle çıkma yolunu deneyecek. Nitekim bir süredir böyle bir programı devreye soktu.

Bir hükümetin iktidarda kalması vergiyle olmaz herhalde.

On yıl varlık satışlarından gelen kaynaklarla sahte bir gelişmişlik yaşandı.

Demokrat Parti döneminde de böyle olmuştu.

Önceki ve Sonraki Yazılar