Eskileri hatırlatan hafta

 

 

Geçen yıllarda meydanlar cıvıl cıvıl bayraklarla donatılarak, rengarenk giysilerle mitingler yapılırdı. Yapılan mitingler, tam da bu aylarda yapılmaya başlardı. Hani kutladığımız resmi bayramlarımız gibi.

Tarihleri belli, yerleri belli. Yapılacak konuşma konuları belli. Bir tek konuşmayı yapacak hatipleri değişik.

Yapıldıktan sonra sen söyle sen dinle masalı olmuştu, onca verilen emekler boşa gitmişti.

Hatta ben de yazmıştım, “Ne Mitinglermiş” diye.

Üç gün evvel ‹stanbul’da sanatçılar, adına laik sanatçılar dediler. Onların yürüyüşü vardı. Adına ne derseniz deyin yapılan yürüyüşün amacı belliydi. Belli ki bir yerleri sessizce protesto ediyorlardı.

Yürüyüş yapanların içlerinde yıllarca Türk toplumuna, oyunlarıyla, sinemalarıyla, konserleriyle bir şeyler vermiş, toplum tarafından sevilen usta sanatçılar vardı.

Allah’a şükür çoğunun maddi durumları yerinde idi ki, yürüyüş sırasında “açız, işsiziz” diye bağıranı görmedik.

Belliydi amaçları. Bir yerleri, daha doğrusu, o yerlerin bir takım tutumlarını protesto ediyorlardı. Ama mutlu değillerdi. her hallerinden bu da belliydi.

Anıtkabir’de hareketliydi bu hafta.

Ellerinde Türk bayraklarıyla çoluk çocuk, genç ihtiyar dolmuştu Anıtkabir’in bahçesine. Belliydi, onlarda Ata’ya birilerini şikâyet ediyorlardı. Belliydi birilerinin tutum ve davranışlarından onlarda şikâyetçiydi.

Düzenleyicilerin açıklamalarına göre, bir milyon kişi varmış. Polis kayıtlarına göre de, otuz bin kişi.

Adına da yine Cumhuriyet Mitingi denilmişti.

Daha önceki yıllarda olduğu gibi.

Gündem hareketlenecek demek ki. ‹çerideki ranzalardan boşalanlar var zaar.

29 Mart seçimlerinin arifesinde partilerinin başarısızlıklarının nedeninin kendilerinde olduğunu belirten parti liderleri parti başkanlıklarından istifa etmişlerdi. Ama teşkilatlardan gelen yoğun talep (?) üzerine, bu hafta yapılan kongrelerinde dayanamayıp yeniden başkanlık için aday oldulardı.

fiu bizim DSP liderimiz ve DP liderimizden bahsediyorum. ‹kisi de yeni isim, yeni beyindi. Ama seçimlerde halkın teveccühüne mazhar olamadılar. Ne yazık ki anlaşılamadılar. Ya da kendilerine tam anlatamadılar.

DSP den Masum Türker, DY den Hüsamettin Cindoruk delegelerinin oylarıyla Genel Başkan oluverdiler.

Zeki Bey ve Süleyman Bey’de istediklerini aldılar tabi ki. Zaten istifa etmişlerdi. fiimdi savunulacak bir sebepleri var. “Biz aday olduk, seçmediler, ne yapalım?”

Anlayacağımız eski tas, eski hamama dönüş oluverdi birden bire.

Masum Bey, DSP’nin ağır yükünü devamlı çeken birisi olması yönüyle yeni bir umut olabilir. Ancak parti tüzüklerinde yapılacak değişiklikler ve parti içindeki tasfiye hareketlerinin şart olduğunu biliyor. Bu yüzden belli görüşlerin tasfiyesi olağan görünüyor.

DY Genel başkanlığına seçilen Hüsamettin Cindoruk’da, bilindiği üzere, sayın Süleyman Demirel’in sağ koluydu. Daha doğrusu DYP’nin emanetçilerinden biriydi. Anladığım kadarıyla da, yine emanetçilikleri oynayacağa benziyor.

Yerine her halde birilerini düşünüyorlardır, Hüsamettin amcamın..

Hüsamettin Amca diyorum. Çünkü bir toplantıda kendisiyle tanıştığımızda o “amca” kelimesi çıkıvermişti ağzımdan.

O da “olsun, olsun. Amcalık çok önemli bir duruştur, teşekkür ederim” demişti.

Eskiden DYP’nin emanetçisi idi, şimdi DP’nin emanetçisi mi oldu acaba?

559 oy alarak seçildi ama, 400 delege de oy vermedi. Hem de tek aday olarak yarışa devem ettiği halde. fiimdi ne olacak?

DP, merkez parti mi olacak, yoksa kenar parti görüntüsüne devam mı edecek. Bekleyip göreceğiz.

Duyduğuma göre de DP’nin Çiller’cileri de, DYP saşarına katılıyormuş. Tıpkı Hatay’da olanlar gibi. Hatay ‹l yönetimi istifa edip, şimdiye kadar hep şikayetçi oldukları, AKP saşarına katılıvermişler.

Ne tesadüf değil mi?

Tıpkı eskileri hatırlatan bir hafta geçiriverdik. Eski anılarımız hatırlatıverdi.

Bir de, eskiden aldığımız bir aylığımızla bir araba alabilseydik, ne güzel olurdu değil mi? 

MUTLULUK…BEN MUTLUYUM… 

Mutluluk; inanın mutluluk, her şeyden evvel hayatını oynadığı filimin içerisinde bir kareyi en güzel bir şekilde yakalıya bilmesidir bence.

Mutluluk evinde gülüp oynayabilmesidir.

Mutluluk çocuğunu evin ortasına yatırım, alt üst boğuşabilmesidir.

Mutluluk çocuğunu davullu zurnalı evlendirebilmesidir.

Mutluluk, torununu kucağına alıp öperken, torununun kulaklarından çekmesidir.

Ve mutluluk önce kendinden, sonra ailesinden ve en sonunda çevresindeki insanlardan başlayarak tüm insanları sevebilmesidir.

‹şte bu hafta ben çok mutluydum.

Bu hafta torunumu doyasıya öpebildim.

Bu hafta onu omuzlarıma alıp gezdirebildim.

Biliyor musunuz, bu hafta torunum kulaklarımı da çekti.

Ve… Biliyor musunuz? Bu hafta insanları bir başka sevmeye başladım. Çünkü ilk torunum, Alptuğ Eren kardeşine kavuştu. Bende iki defa dede oldum.

Banka kartlarımın hesaplarında kabarma olsa da, mutluyum.

Çünkü insanlarımı çok seviyorum.


Önceki ve Sonraki Yazılar