Fakirin gıdası da lüks oldu

 

 

Globalleşen dünyada her şey ortak derken bir tanem, ısınan yer küresi bu ortaklığı da bozdu. Hani derdin ya “önümüzdeki yüzyılların bir tek savaşı olacak. O da su savaşı.” Ne güzel düşünüyormuşsun sen be, bir tanem. İşte oraya yavaş yavaş geliyoruz. Kuraklıklar aldı başını gidiyor. Senin zamanında gürül gürül akan derelerden eser yok artık.

Geçen hafta Çankırı’daydım bir tanem, Hani demiştim ya, Hikmet Bey’in verdiği plaketi sağ olası sayın Valim Ali Haydar bey verecek diye. Dolayısı ile de yıllar sonra ilk defa Çankırı’ya gideceğim diye. İyi oldu gittiğim bir tanem. Ne güzel dostlar gördüm orada. Başta saygı duyduğum Valim Ali Haydar bey, sonra Bizim Çankırı Gazetesi Sahibi Ali abi; ve yeni tanıştığım bir sürü dostlar. Çok güzel karşıladılar inan beni. O kadar içten, o kadar sıcak bir ortamdı ki, ah keşke yanımda olabilseydin.

Pazartesi ve salı günü biraz Çankırı’yı dolaştım. Rahmetli babamın öve öve bitiremediği Çankırı deresini gördüm içim sızladı. Meşhur o Tatlı çay, tam bir Kerbela’ya dönmüş, kuraklıktan. İçinden akan tertemiz, berrak sulardan eser kalmamış. Diğer dereleri de gördüm. İçler acısı idi.

Hele köyler. İçmeye suları kalmamış. Evlere iki günde bir su bırakılıyormuş.

Yer üstü akan akar sulardan eser kalmadığı gibi, yer altı sularının da azaldığını, hatta yer yer kuruduğunu duydum. Bunun için kuyu kazmayı da yasaklamışlar.

Demek ki artık su savaşları başlıyor bir tanem. Ne olacak bu dünyanın hali bilinmiyor. Kıyamet mi yaklaştı ne? Kıyametin belirtilerinden bahsederken eski hocalar, en son sular da bitecek derlerdi de inanmazdım. İşte, sular da bitti. Su olmayınca yiyecekler de yetişmiyor artık.

Bundan yıllar önce, kasım ayında kaldırılan buğday harmanları temmuzun sonunda bitivermiş. İçinde yürürken kaybolduğumuz ekinlerin boyları dizleri anca örtmüş bu sene.

Ne diye sorma bir tanem. Ne diye sorma.

Kıtlık yaklaşıyor inan ki, kıtlık.

Buğday üretimi yarı yarıya düştü. Bostanlarda yetiştirilen, halkın tek gıdası kuru fasulye ise sabah çiçek açıyor, öğleyin de kızgın sıcakta çiçeklerini döküyor. İşte kıtlık, belki sonunda kıyamet.

Ekmeğe yüzde elliye varan zamlar geldi biliyor musun? Eskiden pirinci kimse yemezdi, bulgur var diye. Şimdi ikisinin de yanına yaklaşılmıyor.

Ülkemizde insanlarımız ekmek veya unlu gıdalar olmazsa karınlarını doyuramıyor biliyorsun. Pirinç, mercimek gibi gıda maddelerinin fiyatları yetersiz üretim yüzünden yüzde yüz arttı. Buğdaydan yapılan gıdalar da buna paralel arttı. Artık millet nasıl karnını doyuracak bilinmiyor bir tanem. Çünkü dar gelirli kesimin bu durumda yönelebileceği tek alternatifi ekmek başta olmak üzere bulgur, makarna gibi buğdaya dayalı ürünlerdir. Dolayısı ile bu ürünler fakirin baş gıdası olmuştu. Bundan sonra bakalım hangi gıda baş gıda olacak.

Ah, bir tanem. Bir çelişkiler ülkesi olduk, aldık başımızı gidiyoruz.

Ha… Sana çok güzel bir haberim var.

Hastalığın iyisi ve sevindiricisi olmaz ama, büyük geçmiş olsun dediğimiz Deniz Bey’le Erdoğan Bey’in arasındaki buzlar eriyor herhalde.

Ne kadar çok sevindim bir bilsen. Türkiye’nin buna ihtiyacı vardı biliyor musun? Keşke Deniz Bey hastalanmasaydı da, buzlar öyle eriseydi. İnşallah bu erimeden Türkiye kazançlı çıkar.

Sıcaklar evleri, cepleri yaktığı kadar vatanın ormanlarını da yakıyor bir tanem.

Geçen hafta Mersin, bu hafta Antalya ve Çanakkale cayır cayır yanıyor. Benim anlayamadığım bir şey bir tanem, Allah göstermesin de; neden İç Anadolu’daki çam ormanlarımız yanmıyor da, Antalya, Muğla, Mersin, Çanakkale’dekiler yanıyor? İlgililer bilmiyor mu acaba bunun nedenlerini. Çok kızıyorum bu duruma çok…

Ha, bir de biliyor musun sevindirici bir haberim daha var.

Bir çok belediye, belediye sınırları içinde içki satışını, içilmesini yasaklamışlar. Kötülüklerin başının içki olduğunu bildikleri için. İyi de olmuş. Zaten bu karar hükümetin de kararı olsa gerek.

Ama tam aksine, bu yasaklama yapılan yerlerin ilân duvarlarında, market camlarında, çeşitli reklamlar var. Bunlar gözden kaçıyor veya biliniyor da es geçiliyor.

Ne reklamı biliyor musun?

İçilmesi ve satılması yasak olan içkilerin reklâmlarına bak.

“Biz Ayrılamayız” Yeni rakı.

“Üstat tattı, Efe Klasik aferin aldı” Efe rakısı

“Ben şeftaliyi böyle bilmezdim” Votka.

Bir şey yasaksa, yasaktır. Bunu ötesi olamaz. Siz hem yasaklayın, hem de reklâmlarına göz yumun. Olmaz böyle şey.

Bizim köyde ona, “Bu ne perhiz, bu ne turşu” derler.

İşte bir tanem. Çelişkiler ülkesi olduk, çelişkiler. Hem de daha neler neler. Artık fakirler de üzülmesin. Onların gıdası da lüks oldu. Bundan sonra lüks gıda yiyecekler. Alabilirlerse tabi. Özledim seni, senin akıl vermelerini bir tanem. Özledim seni.

Önceki ve Sonraki Yazılar