MEHMET ALİ OKLAY

MEHMET ALİ OKLAY

İMAM MÂTÜRÎDÎ ( 1 )

Şimdi bu konuda nereden çıktı diyebilirsiniz. Aslında uzun zamandır bu konuda bir kaç şey karalamak istiyordum. Ancak çekincelerim vardı. Düşünüyordum. Nereden başlasam diye. Aslında nereden başlayacağıma dair halen bir fikrim de yok açıkçası. Ama İslam Coğırafyası’nın acıklı hali  her mümini, inananı düşünmeye sevk edecek vehâmette. Sorabilirsiniz açıkça; sen düşünüyorsun da ne oluyor? Veya sen mi kurtaraksın? Asla haddimize değil. (Üstelik haddimi ziyadesiyle de bilirim veya bildiğimi zannediyorum.) Kendi çapımda bir konuyu gündeme taşımak istiyorum. Hepsi bu.
Bir örnek vereyim. Toplumsal olaylarda, kişilerin sorumluluğuyla ilgilidir aslında verilen misâl. Okyanusta med-cezir esnasında sular yükseldiğinde milyonlarca denizi yitirmiş, kumsalda çaresiz ölümü beklerler. O esnada sahilde gezinen genç başlar kıyıdaki deniz yıldızlarını tek tek denize atmaya, onları suyla buluşturmaya. Yine o sırada sahilde gezinen başka bir genç, deniz yıldızlarını suya fırlatan gençle hafif yollu dalgasını geçer.
— Hangi birini atacaksın, milyonlarca var, ne fark edecek ki? Diğer genç, tekrar kumlar üzerine eğilir, bir deniz yıldızı daha alır ve denize fırlatır. Ve cevap verir.
— Ne fark ederki demiştin. Bak onun için fark etti, yaşama geri döndü, suya kavuştu...
Diğer genç bu cevapla mahcup olur. O da diğerine katılır, binlerce deniz yıldızını güçleri bitene kadar Okyanusa fırlatırlar. Kısacası yapacağınız hiçbir işi hafife almayın. Her fiilin bir sonucu vardır. Hiçbir emek zayi olmaz, boşa gitmez. Çoğu kez bir nebze de olsa topluma faydanız dokunur mutlaka. Sorumluluk içerisinde, iyi niyetle uğraşırsınız veya iyi niyetle uğraşmalısınız. 
Niyetiniz iyi olduğu, halis olduğu halde, belki bilmeden faydalı olmak adına yaptığınız eylem topluma zarar da verebilir. Veya zararlı olduğu algısı da oluşabilir. Kimbilir? belki zarardan da bir hayır doğabilir. Kötümü olacak, zararlı mı olacak şüphesi belki bizi eylemsiz kılabilir. Statik (durağan) hal topluma faydalı mı olacaktır peki... Zannetmiyorum. Hayat su gibi akarken dinamizm içinde, hüsnü zanla yürümeliyiz. Sorunlara çözüm getirmek için elbette kafa yormalıyız. Baştan yaptığımız işi beyhude görürsek şayet pasif, edilgen bir topluma gidişimiz kaçınılmazdır. 
Evet kafa yormak. Zihnimizi-aklımızı kullanmak. Aklın süzgecinden geçirmek, düşünmek, fikir üretmek, taklitçi olmadan üretilenin üzerine eklemek, ekleyebilmek.
Geldik İmam Maturidi’ye. O insana düşünmemeyi telkin eden hissin ancak şeytanın vesvesesi olabileceğini söylemektedir. İnsanı ilahi emaneti (aklı) kullanmaktan korkutmak amacıyla şeytan tarafından yapılabileceğini söylemektedir. Akıl yürütmenin Allah’ın emri olduğuna dikkat çekmektedir...
(Bu konuya birkaç yazı devam etmek istiyorum. Yazı uzayınca sizleri bıktıracağımın farkında olarak burada noktalıyorum.)

Önceki ve Sonraki Yazılar