MEMLEKET-İ UMUMİYE

 

   Ekim İki Bin On beş; Tarihe not düşüyorum. Millet, ekmek arasına sıkıştırılmış sosis gibi iki seçim arasına sıkıştırılmış, yaşam kalitesinde bir iyileşmenin hala erişilmez bir düş gibi ortada durduğu zamanlarda yaşıyoruz. Yirmi yıl önce de böyleydi ama o günleri aratacak zorlukta günler gelip geçerken, yaşam gün gün tükeniyor. Ülkede her gün  yaşanan olaylar, üzerine ölü toprağı ekilmiş toplumun umursamazlığında tarihin dağarcığını dolduruyor an, an…

    *On üç yıldır iktidarda bulunan bir partinin “iktidar olursak asgari ücreti bin üç yüz lira yapacağız” demesi, vaat değil ayıptır. Bu vaade kananların bulunması ülke için kayıptır.

  *Mars’ta  su bulan NASA’nın bütün Mars projesi 2,3 milyon Dolar’ken, o suyla aptest alınır mı diye soran salağa din eğitimi veren Diyanetin yıllık bütçesi 2,6 Milyon Dolar’dır.

  *Sayıştay raporlarında Diyanet’e ait  yirmi üç trilyonun kayıp olduğu ve nereye gittiğinin belli olmadığı ortaya çıkmış. Bu kayıp olan para devede kulak, bütçeden altı

katrilyon pay ayrılan bir kurumun camilerinde her Cuma ve bayram namazından sonra cemaatten gelişi güzel, makbuzsuz yardım talebi ne kadar enteresan. Vatandaşın buna ses çıkarmaması daha da enteresan.

    *Bir enteresan şey daha var, (siyasetten uzak, asli görevlerini  yapan, Atatürkçü ve Cumhuryetçi saygıdeğer imamlarımızı tenzih ediyorum.) “asgari ücretlinin dokuz yüz elli  liraya mahkum edildiği bu ülkede suya, sabuna, elektriğe, doğalgaza para vermeyen cami imamları  iki bin dokuz yüz lira maaş alıyorsa hutbede siyaset yapmaları, iktidara vefa borcudur.”söylemleri sosyal medyada dolaşıp duruyor,

     *Milleti seven şu meşhur müteahhit var ya 420 Milyarlık borcu silindi.

     * Genel Kurmay Başkanı gibi ülkenin kilit noktalarına yükselmiş kocaman kocaman adamların, kandırıldığını bir bir itiraf ettiği sevgili ülkemde, halkımın da aklını başına devşirip kandırıldığını fark ederek, 1 Kasım'da sorunlardan,  sıkıntılardan uzak insan gibi yaşayabileceği bir düzenin kurulmasını sağlayacak mı? çok merak ediyorum.   

     *Şu meşhur tapelere sahte raporu veren, sahte imzaları kontrol eden TUBİTAK daire başkanının diploması sahte çıktı. Ah Aziz Nesin ustam neredesin?

    *Bu da madalyonun diğer yüzü; İstanbul’da bir lise öğrencisi İlayda Şamlıgil, “maddelerdeki su oranını mıknatısla ölçen” bilimsel bir proje üreterek TUBİTAK’a teslim etti. TUBİTAK yöneticileri bu projeyi gereksiz bularak reddetti. İlayda bu kez  projesini “Nobel Fizik Ödülü İçin İlk Adım” isimli yarışmaya gönderdi. 70 ülkeden yarışmaya katılan beş bin proje içinde, TUBİTAK’ımızın yarasız dediği İlayda’nın projesi birinci oldu. İşin garibi medyamızda bu haber manşet bile olmadı.

     *Aspendos Antik tiyatrosuna restorasyonla mutfak fayansı döşendi… 

Önceki ve Sonraki Yazılar