ÖZERKLİK İLAN EDİLDİ: HABERİNİZ VAR MI?..

Ve sonunda bu da oldu!..

Adım adım yüründü, Kabil’den girildi, Demokratik Açılım’dan çıkıldı ve en nihayetinde…

- Özerklik ilan edildi!..

Tabii ki başında “demokratik” sözcüğü de var: İlan edilen Demokratik Özerklik’tir “faşist” özerklik değil...

Sanki ayrılıkçı stratejisini demokrasi ile süslemeyen bir ayrılıkçı hareket Dünya yüzünde varmış gibi…

Özerklik ne demek?..

Bir hata yapmamak için Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nü karıştırıyoruz ve “özerklik” sözcüğünün karşılığında yazanları aynen aktarıyoruz:

Özerklik:

1.- Bir topluluğun, bir kuruluşun ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme hakkı, muhtariyet, otonomi.

2.- Bir kişinin, bir topluluğun kendi uyacağı yasayı kendisinin koyması…

Türkiye’nin gündemi oldukça yüklüdür.

Her geçen gün siyasal ve toplumsal gündeme yeni yeni yüklemeler yapılmaktadır.

Türk Devleti’nin fiilen parçalanması demek olan “Özerklik İlanı”na Türk insanının ayıracak vakti yoktur!..

Türkiye’nin iktidar partisi havanda su dövmektedir.

Türkiye’nin muhalefet partilerinin meşgalesi çoktur.

Türkiye halkının önemli bir bölümü tuttukları takımın geleceği ile ilgili kahve falı baktırmakta ve bir bölümü ise, sokaklara dökülmüş slogan atmaktadır.

Ama özerklik ilan eden “topluluğun” askeri uzantısı olan bir silahlı çete, aynı gün aynı saatlerde 13 Türk askerini şehit etmektedir…

Bu çetenin diğer bir uzantısı da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yemin pazarlığı ile gündemin vitrinindedir.

Yürütülen pazarlıklar anlaşmazlıkla sonuçlanmakta ve yemin pazarlığının pazarlaması işi eylül ayına ertelenmektedir…

İktidar partisi yemin etmeyen terör uzantılı milletvekilleri için yaptırım uygulamayı ve CHP milletvekillerine gösterdiği [milletvekilliklerinin düşürülmesi ile ilgili] sopayı aklına bile getirmemektedir…

Evet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı fiili bir isyan başlatılmıştır…

Bu isyan yıllardır dağ başlarında zaten sürmektedir.

Bugünkü gelişme, dağdaki silahlı terörün ova/kırsalında sahneye konan sivil kalkışmasıdır.

Özerklik resmen ilan edilmiştir!

Yukarıdaki terimsel tanımlama içeriğinde de açıklıkla görüleceği üzere, böylece bu “topluluk” ayrı bir yasaya göre, kendi kendisini yönetecektir.

Ve söz konusu yasayı da kendisi yapacaktır.

Yani bu yasayı yapabileceği kendisine mahsus bir parlamentosu olacaktır.

Kendi yaptığı yasaların yürütülmesi ile görevli bir yönetim kadrosu [hükümeti] olacaktır.

Ve kendi koyduğu yasalara aykırı davrananları yargılayacağı bir adalet mekanizması olacaktır…

Türk Devleti’nin kendi koymadığı yasaları yürütme ve bu yasalar temelinde yargılama yetkisi yoktur…

Ortaya çıkartılan bu fiili durum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin fiilen ve hukuken parçalanması demektir.

Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ne Başbakan’ından ve ne muhalefet partisi liderlerinden yükselen bir ses yoktur.

Kılıçdaroğlu,

- Terör kabul edilemez bir vakıadır, demekle yetinmekte…

Devlet Bahçeli ise,

-    ZZTŞehitlerimizin kanı yerde kalmayacak, türünden bir şeyler mırıldanmaktadır.

Hükümet’in yetkili kişileri ise, ortaya çıkan fiili durumun hukuki zeminini oluşturmak ve hazırlığını sürdürdükleri yeni Anayasa metni ile bu zeminin teminatlarını yaratmak ile meşguldürler.

Türkiye halkı, “gizli” şike soruşturmasından damlayan trajik görüntülerle meşgul edilmekte ve büyük bir özenle günün gündeminin çerçevesi dışında tutulmaya çalışılmaktadır.

İşçi sınıfı ise, ortadan kaldırılan kıdem tazminatı hakkının peşine düşmüş, ekmek davasının içinde debelenip durmaktadır…

Evet!..

- Peki… Biz ne yapıyoruz?..

Bugünün acımasız, gerçek, doğru ve yakıcı sorusu işte budur!..

Önceki ve Sonraki Yazılar