PARTİ KAPATMAK ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?

22 Temmuz 2007 yılı genel seçimlerinden sonra demokratik bir yaşam mücadelesi içinde çok hassas bir süreçten geçiyoruz. Adeta zorlanarak demokrasi sınavı veriyoruz.


2007 genel seçimlerinde bağımsız aday olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine giren D.T.P. milletvekilleri mecliste gurup kurdular parti olarak hükmi şahsiyet kazandıktan sonra meclis komisyonlarında dahi görev aldılar.


Meclis çoğunluğunun ve hükümet erkanının böylesine kucak açtığı bir ortamda D.T.P. milletvekilleri P.K.K. ile olan iletişim ilişkisini kesmedikleri gibi bölgedeki yandaşları vasıtasıyla destek olmaya devam ettiler.


Bölgedeki Kürt toplumu kendilerini milletten ayn bir toplum olarak görmedikleri halde siyasi ikbal peşinde koşan bir zümre bölgeye hakim olarak söz sahibi olma uğruna Kürt toplumunu Türk Milleti’nden ayırma çabası içine girdiler.


Van'da ve doğunun birkaç bölgesinde düzenlenen (yeter artık) mitinglerinde konuşan D.T.P. Başkanı Yardımcısı Bayram Altun; Kürtler özgürlük ve onur istiyor ve Kürt halkı özgürlük ve onunından taviz vermeyecek diyor ve yine aynı mitingde D.T.P. milletvekili Fatma Kurtulan, (P.K.K.'lıların) ailelerine kavuşmalan için demokratik açılım beklediklerini söyleyerek, eşinin P.K.K.'nın dağ kadrosunda bulunduğundan ve eşine kavuşmak istediğinden bahsediyor.


D.T.P. Muş milletvekili Sırrı Sakık'ta aynı mealde konuşarak Kürt sorununun P.K.K. ile özdeşleştirmemek gerekir diyerek bu sorunun demokratik sistem içinde çözülmesini istiyor demesine rağmen, hiçbir milletvekili P.K.K. bir terör örgütü diyemiyor ve adeta partilerinin kapatılmasını ister bir tavır içinde oluyorlar.


İşte siyasi olaylar bu minval içinde devam ederken Yargıtay Başsavcısı, parti kurulmazdan evvel topladığı dökümanlarla Anayasa Mahkemesinde dava açıyor.


Anayasa Mahkemesinde açılan bu dava D.T.P. gurubunu hiç endişelendirmiyor, bilakis kapama kararını beklediklerini ve kendileri için sürpriz olmadığını söylüyorlar.


Parti kapatma mevzuu adli makamlara yeni intikal etmesine rağmen gerek başbakan ve gerekse Ak parti gurubu tarafından olumlu görülmüyor.


Meclis başkanımız ve Cumhurbaşkanımız dahi verilebilecek böyle bir kararı demokratik bir sistem içinde hoş bir karar olmadığını belirtiyorlar.


Geçmiş yıllarda hepimiz şahit olduk. Demokrat partiyi milli birlik komitesi kapatmadan evvel, ihtilale takattüm eden aylarda oy seviyesi bir hayli düşmüştü. 1960 yılının ilk aylarında seçim olsaydı Demokrat Parti belki de seçimi kaybetmese bile oy oranı bir hayli düşerdi, fakat D.P. kapatıldıktan sonra, General Gümüş Paşanın liderliğinde kurulan Adalet Partisi 1961 seçimlerinde çok güçlü oya almıştı. Yine Adalet Partisi ve Büyük Türkiye Partisi aynı siyasi kararlarla kapatıldıktan sonra, yeniden doğan Doğru Yol Partisi Adalet Partisinden de güçlü bir parti haline gelmişti.


Tarihi gerçekler bizlere çok şey öğretiyor ama tarihin tekerrür ettiğini bir türlü kabul edemiyoruz.


Bu gün için hiç unutmayalım ki yüz yıllar boyunca, bazı siyasilerin ayrı bir toplum olarak gördükleri Kürt toplumu bu aziz vatan içinde kardeşçe yaşadı, üretimin her dalında çalıştı, askere gitti ve siyasilerin yanlış tutumu yüzünden binlerce şehit verdi.


Her toplumda olduğu gibi bu toplum içinde bulunan yüzde 5 nisbetindeki doğuştan suçlu kimseler nedeni ile büyük bir Kürt toplumunu reddedemeyiz, hiç kimseyi ayırt etmeden herkesi bağrımıza basarsak, toplum içinde başarı sağlamış ve huzur içinde yaşamış oluruz.


Şu önemli hususu unutmayalım "Demokratik sistem" içinde, iyi niyetle çözülemeyecek bir sorun yoktur.

Atatürk'ün Türk milletine önerdiği "Yurtta Sulh - Cihanda Sulh" ilkesini asla unutmayalım

Önceki ve Sonraki Yazılar