ŞAMİL KAPTAN’A

 

“Arkadaşlar paranızı yiyeceğe, giyeceğe harcamayın. Gezin, dolaşın, etrafınızda görülecek o kadar çok yer var ki; vakit kaybetmeyin.”

Zordur bilgili, bilgisinden dolayı mütevazi ve görgülü, anlattıklarını heycan içinde dinlettirecek kadar içten, samimi ve kültürlü insanları bulmak. Ve şanstır onları tanımak. Şamil Usta, nam-ı diğer Şamil kaptan böyle bir insan. Tesadüfen bir gezide tanıdım onu ve yukarıdaki sözleri söylemişti bu gezi esnasında. İşte o günden bu yana, tıpkı onun da söylediği gibi memleketimin güzelliklerini öğrenmeye, tanımaya çalışıyorum. Herkesin bir  tarzı vardır. Ben onun tarzını beğenmiştim. Düşünün, otobüs hareket halindeyken geçilen yerler hakkında ne kadar seri bilgi verebilir  ama hiç zorlanmazsınız. Hepimizin bildiği ormancı türküsünün hikayesini, bahsi gecen kadının hâlâ yaşadığını ondan öğrendim ben ve de Belen  kahvesini… O şen Tokat türküsünün aslında bir ağıt olduğunu, ırak köylerdeki bilge insanları ondan öğrendim. O konuşurken ben hayretler içerisinde bu kadar ismi ve hikayeyi nasıl aklında tutabildiğini düşünürdüm. Kendime göre insanların kişiliklerini, hayata bakışlarını ya da konuşmalarından dolayı siyasi fikirlerini çözebilen biri olduğumu düşünürüm. Ama onu çözmekte zorlanmıştım. Bir sohbet açar onun o konu hakkındaki düşüncelerini anlamaya çalışırdım. O kadar açık fikirli ve hoş sohbet bir insan ki, beraber düzenlediğimiz gezilerde bir vakit yaratır hemen sohbete başlardık. Onun da benim sohbetimden hoşlandığını bilirdim. İçim rahat açardım fikirlerimi. Gece otobüste insanlar gezinin verdiği yorgunluktan dolayı uyur, ben onun yanına giderdim. Hem otobüs kullanırken uyumasın diye hem de anlattıklarını dinlemek için sohbet ederdim. İlgimin ve merakımın olduğunu bilir, enteresan  hikayesi olan bir yeri herkese anlattıktan sonra beni çağırır ve başka bir tarzda anlatırdı. Sırfyarı yolda kalmayayım diye, iki grubun iptal ettiği geziyi neredeyse hiç para kazanmadan yaptığını bilirim. Bir elinde mikrofon, diğer eli direksiyonda öyle hızlı konuşurdu ki, bir bölümü kaçırmayayım diye dikkat kesilirdim. Gürültü yapanlara sinirlenirdim. Evet hayatla oyun oynar gibi kullanırdı arabayı ama ona güvenirdim. Yeter ki bir şey daha anlatsın. Geç tanıdım ama yinede tanımıştım işte Şamil kaptanı.

Duydum ki, yine bir gezide dönüş yolunda kaza yapmış. Yakın arkadaşlarım, dostluğumuzu bildikleri için “durumu iyi korkma ama Şamil kaptan kaza yapmış” diye bahsettiler olaydan. Durumu iyi falan da değilmiş üstelik,  doktorlar ümit vermekten bile korkuyorlar. Ailemden biriymiş kadar üzüldüm. Kleopatra sahili hikayesi, ormancı türküsü, şifa dağıtan ninelerin hikayesi iki saniyede bir bir geçti aklımdan. Bencilce ama daha gezimiz vardı diye bile düşündüm. “İptal mi etsem, yok o zamana kadar ayağa kalkar, ben de biraz gec tertiplerim canım ne olacak.”  Bunların hepsi iki saniyelik düşüncelerimdi. Sonra, derin bir burukluk, keyifsizlik, yakınlarından alınan endişe verici haberler. Durumu ağır ama filmlerdeki gibiyse eğer  tıp bilimi ve hayata kalması onun isteğine bağlıysa, benim tanıdığım Şamil kaptan sımsıkı tutunur hayata.

Hem, dediğim gibi daha bir sürü gezi planımız var. Bir deniz yolculuğu yapacağız. Yunan adalarını gezip, bir iki gün kalıp döneceğiz. Vakit yaklaşıyor Şamil kaptan, kalk o yataktan hadi. Seni bekliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar