SAYIN BAŞ/SULTAN…


Gelmiş oturmuşsun memleketin orta yerine…
Ufuk uzakta dar bir çizgi…
Hava karanlık ve sıcak…
Ne oldu acep, diyerek bu biçare memleketin hali…
Alnında kırışıklıklar, aklında merak, merakın üstü hüzün; hüznün tenceresi dip tutmuş ve her şeye rağmen gönlünde umut… Bekliyorsun ajans haberlerini…
İşte arz-ı endam ediyor anlı şanlı demokrasimizin başının tacı bir tarikat sultanı…
Ve titreyen gevrek sesi ile anlatıyor ve soruyor;
• Ne olacak bu aziz memleketin mabadı?..
Siyasetin gündemi, dönüp dolaşmış ve memleketin mabadına dayanmıştır…
Ülkeyi yöneten baş/sultan, sultanlar toplantısından çıktıktan sonra demeç veriyor televizyon ekranlarına;
• Ülkemiz Dünya’nın başta gelen ekonomileri haline gelmiştir…
Peki niçin işsizlik sıralamasında en ön sıralardayız Sayın Baş/sultan?..
• Türkiye, bölgesel bir güç haline gelmiştir…
Peki, niçin Atlantik ötesi çıkarların ileri karakoluyuz Sayın Baş/sultan?..
• Demokrasimizin çıtasını yükseltiyoruz ey millet…
Peki, niçin yazarlar, üniversite profesörleri, gazeteciler, fikir adamları zindanlarda Sayın Baş/sultan?..
• Türkiye en gelişmiş bir hukuk devletidir…
Peki, yargının siyasallaştırılması,  ülkeyi yönetenlerin suç dosyalarının sumen altında pineklediği, yargıç güvencesinin olmadığı, yargı bağımsızlığının tümü ile ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bir ülke nasıl hukuk devleti olabiliyor Baş/sultan?..
• Bu ülkenin Anayasa Mahkemesi, Ana Muhalefet Mahkemesi’dir…
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çıkartmış olduğu kanunların anayasa uygunluğunu denetlemekle görevli en üst düzey bir yüksek mahkeme, nasıl böyle bir dille nitelenebilir ey Sayın Baş/sultan?..
Yukarıya çalakalem sıralamış olduğumuz soruların gerçekte bir tek yanıtı vardır.
O da Türkiye Cumhuriyeti’nin adım adım bir “Sultanlığa” doğru taşınmakta olmasıdır…
Çünkü Cumhuriyet yönetimlerinde ülkeyi idare edenler, halk adına egemenliği kullanan “yargı”ya ve devletin diğer Anayasal kurumlarına saygı gösterirler…
Bu kurumları darağacına gönderebilmek için, elde ettikleri meclis çoğunluğuna da dayanarak, her yola başvurmazlar… Her çarenin kapısını çalmazlar… Her senaryonun yönetmenliğine soyunmazlar…
“Gayeye varmak için her yol meşru değildir,” Sayın Recep bey…
Hele hele “gaye”  sizin özel amaçlarınıza dönük karanlığı da içeriyorsa…
Hayır!..  Bu amacınıza ulaşamayacaksınız…
Bir vakitler söylediğiniz gibi;
• Amaca ulaşmak için, papaz elbisesi bile giyseniz…
O tepeyi aşamayacaksınız!
Dereyi görmeden paçalarınızı  sıvamayın muhterem Başsayın…
Dere çok uzakta…
Bu milletin “ah”ını  daha fazla almayın… Ve biraz erken sıvadığınız paçalarınızı, bu halka kaptırmayın…
Bizden size “dost”  tavsiyesi…
Ötesini siz bilirsiniz…

Önceki ve Sonraki Yazılar